Aralık ayın sonlarında Ereğli’nin Eğitim Sevdalısı Nurdan ve Orhan Oğuz çiftinin yaptırdıkları kendi adlarını taşıyan Anaokulunun açılışındaydık. Oğuz çiftine dostluk ilişkisi kadar yaklaşmış ve feyz almış hatta birlikte dertlenmiş/neşelenmiş şanslı bir gazeteci olarak, “gazeteci, hiç kimseye eleştiremeyecek kadar yakın olmamalı” kuralını istisnai olarak ihlal ediyor ve onları bir kez daha hararetle kutluyorum. Hani bir söz vardır ya; “insanı tanımak için yolculuk, yemek ve alışveriş yapacaksın” diye. İşte tüm bunlarla onları yakından tanıma imkanı buldum. Emekli Eczacı Nurdan Hanım ve Emekli Petrol İstasyonu Bayii Orhan Beyi tanıyanların insani ve çalışma hayatı vasıflarını takdir ve kabul gördüğünü bir çok kez tanık oldum.. Oğuz çifti, Ereğli’de kazandı Ereğli’ye harcadı hala da eğitim yolu ile yatırmaya devam ediyor. Törende yağmuru bile ağlatacak kadar nükteli konuşan Vali Bektaş’ın deyimi ile “Kaymakam Çorumluoğlu’nun hayali ise onlarla birlikte fakülte kampüsü binalarından birisini yapmak.” Ne diyelim; daha iyisi can sağlığı. Bizim elimizden gelen Ereğli’den (ne yazık ki) burukça ayrılarak İstanbul’da yaşayan Oğuz çiftine sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilemek… Bilmem ki; Ereğli olarak üç koca okulu milyonlarca cebinden harcayıp karşılıksız yaptıran/yaşatan ve sağladıkları pozitif atmosfer ile “bir açılıştan çok daha fazlasını” yaşayan/yaşatan, Oğuzlara vefa borcumuzu nasıl öderiz?
FELSEFE : Söz eğitimden ve insani vasıflardan açılmışken; Başka yerel konulara gir(e)meden oğlum Hazar’ın da etkisi ile tekrar merak saldığım felsefe ile ilgili (değerli arkadaşım Bilge Özdemir’in paylaşımından haberdar olduğum) dusunbil.com’dan özet bir alıntıyla yazımı tamamlamak istiyorum:
Türkiye’de felsefe alanında uzun yıllar çalışmış ve “felsefenin bilge annesi” olarak bilinen Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi, geçtiğimiz günlerde özgürlük, tabu, felsefe ve Türkiye’nin eğitim sistemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Sözcü gazetesinden Eda Sönmez’in sorularını yanıtlayan Kuçuradi, Türkiye’nin insan hakları karnesinin kendisi tarafından nasıl değerlendirildiği sorusuna, “Bir devlet, önleyemediği veya kendi organlarının yaptığı insan hakları ihlalleri için, pek tabiî ki, eleştirilebilir, eleştirilmesi gerekiyor da. Ama bir devlete “öğrenci” muamelesi yapılmasına karşıyım. Türkiye’de insan hakları zikzaklı bir yol izliyor… Kesintiye uğramış olan insan haklarının eğitimini, özellikle de etik eğitimini, ülke düzeyinde, kesintisiz sürdürmek gerekiyor” yanıtını verdi.
“Bilgisizliğin yarattığı sonuçlar yüzünden acı çekiyoruz”: Özgürlük ve Türkiye’deki karşılığı hakkında da konuşan Kuçuradi, Sönmez’in “Neden acı çekiyoruz?” sorusuna, “Kestirme bir cevap verirsem ‘bilgisizlikten’ diyebilirim ve bilgisizliğin yarattığı sonuçlardan. İnsan kendini tutabilen bir varlıktır. Ama eğitimde kişilere kendilerine hâkim olmayı, kendilerini tutabilmeyi öğretmiyoruz. Öğrenenler ise, kendilerini tutmaya ihtiyaç bile duymazlar, yapmamaları gereken şeyleri doğal bir şekilde yapmazlar” diyerek Türkiye’deki genel sorunun bilgisiz bir toplum tarafından yaratıldığını vurguladı.
“Mesleki eğitimden önce ‘insanlaşma eğitimi’ verilmeli” : Türkiye’deki eğitim sisteminin yetersizlikleri hakkında da açıklamalar yapan Kuçuradi, “En temel eksikliklerden biri, olanlarda ve olan bitenlerdeki bağlantıları görememe, söylenen bir cümlenin emplikasyonlarını görememe; başka biri de objeye/nesneye bakmayı öğrenememe. Modüler kafalar oluşuyor böylece. Eğitimimizde eksik olan bir şey de, kişilerin etik yeteneklerini geliştirecek çalışmalardır. Eğitimde, yaratıcı insanlar yetiştirmek istediğimizi söylüyoruz, ama kişilerin etik yeteneklerini geliştirmek için ya bir şey yapmıyoruz, ya da yapınca, ezbere yapıyoruz. Bu sonuncusunun tipik bir örneği, bir saatlik seçmeli bir ders olarak konan ‘değerler eğitimi’dir. 20 dakikalık konferanslarla değer eğitimi yapılamaz. Etik eğitimi yürünecek bir yoldur –öğrencinin bir süre içinde yürüyeceği, öğretmenin de (becerebiliyorsa) yürüteceği bir yol. 12 yıllık temel eğitim herkes için aynı olmalı, yani temel eğitim meslek eğitimi olmamalı. Yalnız üniversite eğitimi değil, meslek eğitimi de ‘insanlaşma eğitimi’ dediğim bu eğitimden sonra yapılmalı” dedi.
“Eğitimde felsefeye yer verirsek 20 yıl sonra farklı bir Türkiye olur”: Türk eğitim sisteminin özellikle felsefe alanında yetersiz kaldığını vurgulayan Kuçuradi, “Bugün eğitimde önemli değişikliklere ihtiyaç görüyorum, öğretmenlerin yetiştirilmesinde de. En büyük ihtiyaç, çocuklarımıza bilgiye dayanarak ve bağlantıları görerek düşünmeyi öğrenmelerine; insanlarımıza da her şeyden önce ölmeyi ve öldürmeyi reddetmeyi öğrenmelerine yardımcı olmaktır. 2003 yılında yaptığım bir söyleşide şöyle demiştim: Dersleri verecek öğretmenleri hazırladıktan sonra, üniversite öncesi öğretimde dört ders verin bize, 20 yıl sonra farklı bir Türkiye olur. Pek dinleyen olmasa da, bu çağrıyı, izninizle, bugün de tekrar edeyim” açıklamasında bulundu.
2130 Kez Görüntülendi. Etiketler: nurdan oğzu » orhan oğuzBENZER HABERLER