TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu CHP Grubu Sözcüsü, Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin komisyon görüşmelerinde bir konuşma yaptı.
“7 AY ÖNCESİNE GÖRE HAK KAYBI VAR“
Konuşmasında 1 Aralık 2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin getirilen düzenlemeden geriye gidildiğine vurgu yapan CHP’li Demirtaş; “1 Aralık’taki rakamlara baktığımızda uzmanlarda %85 oranında bir hak kaybı var, pratisyen hekimlerde ise %53 oranında bir hak kaybı var. Bu da gerçekten ciddi bir rakam eksilmesine yol açmış. Bu düzenleme geçtiği takdirde tabip ve diş hekimlerin bugün itibariyle 3 bin 60 lira aldığını biliyoruz bu düzenleme geçtiğinde 4 bin 708 TL’ ye çıkacak, 1648 TL ilave artış sağlanmış olacak emekli maaşlarında. Uzman tabip ve uzman diş tabiplerinde ise 17 bin ek gösterge varken 4 bin lira alıyorlarmış, 26 bine çıktığında ise 6123 TL yani yaklaşık 2 bin 119 TL’lik bir iyileştirme olacağı söyleniyor Hiç olmamasındansa bunun yapılması yine artıdır ama bugünkü enflasyonun geldiği seviye itibari ile baktığımızda yaşam koşullarına baktığımızda bu rakamlar çok düşük kalmaktadır. Belki bu bundan 5 yıl önce 10 yıl bu tür rakamlar yapılmış olsaydı bir anlam ifade ederdi. Ama şu aşamada, çok da fazla bir anlam ifade etmiyor. Olumlu ama yetersiz, bu daha iyi olabilirdi. Yani hekimlerimizi daha fazla memnun edebilecek onların çalışma şevkini daha fazla arttırabilecek daha iyi bir düzenleme olabilirdi. Hala elimizde de bir fırsat var. Bu teklif Plan Bütçe Komisyonuna giderken de bu göstergelerde bazı artışlar ilaveler yapılabilir” dedi.
Ünal Demirtaş konuşmasında şunları ifade etti;
“600 BİN SAĞLIK ÇALIŞANI KAPSAM DIŞI“
Bu teklifte, tabipleri ve diş tabiplerini kapsayacak şekilde, ağırlıklı olarak onların özlük haklarını iyileştirecek şekilde bir düzenleme yapılmış ama tabiplerin dışında diğer sağlık çalışanları da var. Yani, 39 kategorideki sağlık çalışanlarından sadece 3 sağlık çalışanının talepleri daha çok değerlendirilmiş; 36 kategorideki diğer sağlık çalışanı, yardımcı personel bu kanun teklifinin biraz kapsamı dışında kalmış gibi gözüküyor. Yani, uzman tabip, asistan ve tabip olmak üzere yaklaşık 121 bin kişiyi kapsıyor ağırlıklı olarak ama geride kalan, bakın, 4 bin eczacıyı kapsamıyor bu düzenleme, 154.680 hemşireyi kapsamıyor, 53.912 ebeyi kapsamıyor, 70.383 sağlık memurunu kapsamıyor, 54.665 sağlık teknikerini kapsamıyor, yine diğer sağlık hizmetleri sınıfında olan 14 bin-29 bin gibi genel idare hizmetleri sınıfında olan sağlık çalışanlarını kapsamıyor, yine işçi ve geçici personel kapsamında olan 167 bin personeli kapsamıyor; aile hekimlerini kapsamıyor yeterli düzeyde, 26 bin aile hekimi de bundan tam anlamıyla yararlanamıyor, yine aile hekimliğinde çalışan personeller de aynı şekilde. Bu düzenleme ile birlikte 121 bin hekim, asistan hekim ve diş hekimi bundan yaralanacak ama yaralanamayacak olan ve kamuda çalışan eczacı hemşire ve ebe sağlık memuru, sağlık teknikeri, teknik hizmetler sınıfı, avukatlık hizmet sınıfı, din hizmetleri sınıfı idari büro işçi geçici personel olmak üzere toplam 586 bin yani yaklaşık 600 bin kamu çalışanı bundan yaralanmayacak . Öte yandan bir de özel sektör sağlık çalışanları var. Özel sektör sağlık çalışanları bundan hiç yararlanmayacak, onlar da unutulmuş gibi gözüküyor. Onlarla ilgili de düzenleme yapılmalıydı. Bu teklifle hem daha iyi bir düzenleme yapılmalıydı hem de kapsamı daha geniş çerçevede düzeltilmeliydi. Dolayısıyla, bu düzenlemeyi olumlu bulmakla beraber son derece eksik ve yetersiz buluyoruz.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARI EMEKLERİNİN KARŞILIĞINI ALAMIYOR“
Genel olarak ülkenin gelmiş olduğu ekonomik tabloya da bir bakmak gerekir. Yani, neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu, hangi iklimde bu düzenlemeyi konuşuyoruz, onu da bir değerlendirmek gerekiyor.
Ülkemiz son beş yıldır sizin “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dediğiniz, bizimse “tek adam rejimi” dediğimiz bir sistemle yönetiliyor. Ülkemiz 2018’in Ağustosundan itibaren bir ekonomik krize girdi ve bu kriz derinleşerek devam ediyor. Şu anda da duracak gibi değil; gerçekten, kurlardaki yükseliş, enflasyon çok farklı bir noktaya doğru taşındı. Bu ekonomik kriz toplumun bütün kesimlerini derinden etkiliyor yani daha doğrusu rant-sermaye kesiminin dışında kalan özellikle çalışanlar, emeğiyle geçinenler, dar gelirliler, emekliler gibi kesimleri son derece derinden etkilemeye başladı. Tabii, sağlık çalışanlarının da doktorların da bu olumsuz ekonomik iklimden etkilenmemesi mümkün değildi. Gerçi 2018 yılında hekimler için bir düzenleme yapılmıştı ama o yapılan düzenleme yine yetersiz kaldı ve maalesef hekimlerimiz yurt dışına sıklıkla göç etmeye başladılar.
Yoksulluk rakamlarına bakıyoruz, TÜRK-İŞ’in açıkladığı açlık rakamı 6 bin sınırında, 19.600 gibi yoksulluk rakamları var ve birçok sağlık çalışanı bu rakamların altındaki ücretlerle yaşamını idame ettirmeye çalışıyor. Gerçekten, sağlık çalışanları zor ve meşakkatli bir iş yürütüyorlar yani hakikaten onların haklarını ödeyemeyiz gerçekten çok zorlu bir meslek sağlık çalışanlarının yaptığı iş; dolayısıyla, ekonomik ortamda da aldıkları gelire baktığımızda, zorlu bir dönemden geçtiğimizi ifade edebiliriz. İşte, TÜİK enflasyonu yüzde 73’lere gelmiş, üretici enflasyonu yüzde 132 ama ENAG’a göre yüzde 160 oranında bir gerçek enflasyon var. Ya, bu enflasyon ortamında sağlık çalışanlarının normal yaşamlarını idame ettirebilmeleri mümkün değil. Zaten uzun süren nöbet süreleri ve fedakârca yürütülen çalışmalara baktığımızda, emeklerinin karşılığını alamadıklarını görüyoruz. Bir de Covid-19 sürecinden geçtik arkadaşlar yani Covid-19 sürecinin bütün yükünü sağlık çalışanları üstlendiler, onlara gerçekten çok şey borçluyuz.
“6 YILDA 5 BİN 600 DOKTOR YURTDIŞINA GİTTİ“
Hekimlerimiz geçinemiyor ve yurt dışına gidiyorlar, yine diğer sağlık çalışanları da yurt dışına gidiyor. Elimizdeki verilere göre özellikle 2017’den itibaren yurt dışına gitmek isteyen hekim sayısında ciddi bir artış söz konusu ve son yıl yani 2022 yılında da bu, zirveye çıkmış durumda. Bakın, 2017 yılında 482 hekimimiz yurt dışına gitmek istemiş, 2018’de 802 hekim, 2019’da 1.047, 2020’de 931, 2021’de 1.405 ve 2022’nin ilk beş ayında da 942 hekimimiz yurt dışına gitmek için müracaat etmiş. Bu rakamlar gerçekten bizim ülkemiz adına utanç verici rakamlar diye düşünüyorum yani demek ki biz bu kadar çok hekimimizi memnun edemiyoruz yani burada geçinemediği için, burada yaşam koşullarını istediği düzeyde yaşayamadığı için yurt dışına gitmeyi tercih ediyor. Yine, yardımcı sağlık personelinden özellikle hemşirelerde de böyle yoğun bir talep gözlemliyoruz; rakamlar elimde yok ama eminim sizin elinizde vardır. Dolayısıyla, sağlık çalışanlarımıza, başta hekimlerimize yapmış oldukları bu zorlu görevin karşılığını, emeklerinin karşılığını alacak düzeyde bir maaş imkânı sunmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani yurt dışında çalışan bir hekim ile ülkemizde çalışan bir hekimin çalışma koşullarını ve aldıkları ücretleri karşılaştırdığımızda, gerçekten bizim hekimlerimiz çok fedakârca çalışmalarına rağmen çok düşük ücretlere mahkûm kalmaktadır.
“SOSYAL DEVLETTE SAĞLIK HİZMETİ PARASIZ OLUR“
Sağlık sigortasından yararlanamayan gerçek kişilerin 31/12/2021 tarihine kadar olan borçlarının da 5 bin TL’ye kadar olan kısmının terkin edilmesini ve yine üzerinde olan kısımlarda da bazı düzenlemeler yapılmasını olumlu bir adımdır. Bu düzenleme ne kadar kişiyi kapsıyor ve ne kadar borç var yani bu şekilde, toplumun en alt kesiminde yaşayan bu vatandaşlarımızın sayısı ne kadar; kamuya, devlete ne kadar borçlular? Yani eğer imkân var ise tamamını silmek gerekir. Sosyal devletin de gereği bu yani sağlık hizmetleri zaten sosyal bir hukuk devletinde parasız olmak durumunda. Bunun belki tamamının silinmesinin daha yararlı olacağını düşünüyorum eğer kamuya çok yüklü ek bir ödeme getirmeyecekse. Kaldı ki hasta garantili hastaneler olsun, diğer özel sağlık sistemi olsun kamu kaynaklarına son derece yük bindiriyor. Yani, bunları biraz hafifletebilsek aslında; o, işte, hasta garantili şehir hastanelerinin kamuya bindirmiş olduğu yükü biraz hafifletebilsek belki bu tür sosyal düzenlemeleri çok daha rahat yapacağız. Bu anlamda, bunun da tekrar gözden geçirilmelidir. Yeni bir düzenlemeyle hep beraber bu yükü; vatandaşlarımızın, toplumun bu en dezavantajlı, en yoksul kesiminin üzerindeki bu yükü ortadan kaldırmalıdır.
484 Kez Görüntülendi. Etiketler: chp » ünal demirtaşBENZER HABERLER