CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, TBMM KİT Komisyonu’nda, Türkiye Taşkömürü Kurumu ile ilgili denetim raporlarının görüşüldüğü toplantıda Sayıştay raporlarını kanıt göstererek, “Türkiye’de taşkömürü politikalarının öz kaynakları dayalı sürdürülebilir bir biçimde yaşama geçirebilmesi için Zonguldak havzasının havza madenciliği ilkelerine uygun şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Havzanın ulaşılabilir hedeflere yeniden ulaşabilmesi için yeniden planlanması ve istihdamı artıracak politikaların da bu planlamada yer alması gerektiğini düşünüyoruz.” görüşünü savundu.
CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, TBMM KİT Komisyonu’nda, Türkiye Taşkömürü Kurumu ile ilgili denetim raporlarının görüşüldüğü toplantıya katıldı. Toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye Taşkömürü Kurumu ile ilgili olarak kapsamlı bir değerlendirme yapan CHP’li Demirtaş, işçi alınmaması, üretimin düşmesi ve kurumun zarar etmesinden duyduğu üzüntüyü belirtti ve kurumun yeniden yapılandırılarak siyasetin müdahaleleri dışında bırakılması ve özerk bir yapıya kavuşturulması gerektiğini ifade etti. Kendisinin de bir madenci çocuğu olduğunu hatırlatan Ünal Demirtaş; “ Ben de bir madenci çocuğu olarak, Türkiye Taşkömürü Kurumundan maaş almış bir babanın evladı olarak kurumun bu hâle düşmesinden dolayı çok büyük bir üzüntü içindeyim, onu özellikle ifade etmek istiyorum ve kurumun ayağa kalkması için de üzerimize ne düşüyorsa o görevi yapmaya hazırım, parti olarak da hazırız, yeter ki üretimi artıralım, işçi açıklarını giderelim ve yeni bir durum ortaya koyalım” dedi.
CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, konuşmasında şunları söyledi;
HEM ZONGULDAK HEM DE TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ
Hem Türkiye için hem de Zonguldak için son derece önemli olan bir kurumu konuşuyoruz, Türkiye Taş Kömürleri Kurumunu konuşuyoruz. Türkiye Taş Kömürleri Kurumu aynı zamanda önemli olduğu kadar da stratejik bir kurumdur. Özellikle ağır sanayide, demir çelikte ve pek çok sektörde taş kömürü kullanımı yaygın olarak devam etmektedir. Zonguldak açısından da tabii ki Türkiye Taş Kömürleri Kurumunun çok daha özel bir önemi vardır. Zonguldak, 1829 yılından bugüne kadar 192 yıllık geçmişiyle kömürle bütünleşmiş ve kömürle var olmuş bir kenttir ve bugün itibarıyla da yine ekonomisi, istihdamı büyük oranda kömüre bağlı olan bir kenttir. Bu sebeple Türkiye Taş Kömürleri Kurumu bizim için ve Zonguldaklılar için son derece önemlidir.
ÜRETİM DÜŞÜK
Türkiye Taş Kömürleri Kurumu, Türkiye’nin ihtiyacı olan koklaşabilme özelliğine sahih taş kömürünü verimli ve etkili şekilde çıkarabilecek tek kurumdur. Ancak, baktığımızda böyle bir durum gerçekleşebiliyor mu? Maalesef gerçekleşemiyor. Yılda yaklaşık 38-39 milyon ton tüketimimiz var tüm Türkiye’de, bunun yaklaşık 6-7 milyon tonu koklaşabilme özelliğine sahip, ağır sanayide kullanılan, demir çelik sektöründe kullanılan taş kömürü, yüksek kalorili taş kömürü. Ama bakıyoruz, maalesef Türkiye Taş Kömürleri Kurumumuz bunu çıkartamıyor yani yıllık 6-7 milyon ton ihtiyacımız olmasına rağmen şu anda 2020 yılı için 700-800 bin tonluk bir rakam telaffuz ediliyor. Son derece düşük bir rakam. Yani koklaşabilme özelliğine sahip olan taş kömürünün onda 1’ini ancak üretebiliyoruz. Bununla ilgili Sayıştay raporlarını incelediğimizde Kurumun işçi açıkları kapatılmadığı için üretiminin düştüğünü, üretim düştükçe Kurumun zarar ettiğini, Türkiye Taşkömürü Kurumunun iç piyasadaki ihtiyacı dahi karşılayamadığının tespit edildiğini görüyoruz.
TTK’YA, SAYIŞTAY’DAN KRİTİK UYARI
Türkiye Taşkömürü Kurumunu ayağa kaldırmak her zaman mümkündür. Eğer, Kurumu ayağa kaldıracak, üretimi artıracak bir şeyler yapılmazsa Kurumun faaliyetlerini kesintisiz sürdürmesi de ileride mümkün olamayacak bir noktaya gelecektir. Bunu da bize Sayıştayın 2017 yılı raporu 117’nci sayfasında açıkça söylenmiştir. “Yıldan yıla üretimin düşmesini ve maliyetlerinin artması nedenlerini inceleyin.” diyor ve “İşgücü verimliliklerini ve üretimin artırılmasına yönelik önlemler alın, uygun çalışma yöntem ve çalıştırma düzeni sağlayın. Üretim maliyetlerini düşürecek önlemleri alın, aksi takdirde artan bilanço zararlarıyla Kurumun faaliyetlerinin kesintisiz yürütülmesi ileride mümkün olamayacaktır.” deniliyor. Bu son derece önemli ve kritik bir uyarıdır. Sayıştay raporlarında dikkat çeken bir başka uyarı daha vardır: “Uzun yıllardan beri stratejik planlama yapılmadığı için Kurumun geleceğinde bir belirsizlik söz konusudur. Bu nedenle de Kurumda çalışması gereken norm kadro sayısının bir türlü belirlemediğini” ifade etmişlerdir.
İŞÇİ ALIMLARINDAN MEMNUN OLUYORUZ
Kurumun işçi sayılarına baktığımızdaysa çok önemli açıklar görüyoruz. 2017’de çalışan işçi sayısı 7.575; 2018’de 8.557; 2019’ysa Kurum çalışan sayısı 7.947. 2009-2019 yılları arasındaysa tam on yıl boyunca Kuruma toplu bir işçi alımı yapılmamıştır. 2019 yılı içinde peyderpey alınan 1.500 işçi ise ihtiyaca cevap vermemiştir, işçi alımlarından dolayı bir memnuniyet duyuyoruz ve bunu da çok yetersiz görüyoruz, bu alımların artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, bu işçi alımına rağmen 2016’dan 2019’a kadar toplam 2.613 işçi Kurumdan ayrılmış, dolayısıyla toplam norm kadronun 14 bin olduğunu da düşünürsek bu işçi açıkları bir türlü kapanmıyor ve bundan dolayı da üretimde bir artış olmuyor ve Ciddi zararlar oluyor. Bu, işçi zararlarının da çok fazla olmasından kaynaklanıyor.
İŞ KAZALARI ARTIYOR
İş kazalarıyla ilgili de birçok sorun var. Daha yeni bir işçi arkadaşımız kaybettik, Allah’tan rahmet diliyorum buradan. Üretim faaliyetlerinde iş kazaları da maalesef işçi açıkları çoğaldığı için iş kazaları da artma eğilimi gösteriyor. Bu tespitlerin tamamı da Sayıştay raporlarında var. 2019 Sayıştay Raporu’nda, 54’üncü sayfada bakın ne diyor: “Kuruma bağlı müesseselerde iş zorluğu nedeniyle kanuni gerekliliklerin yerine getirilmesi durumunda işçilerin derhâl emeklilik hakkını kullanması nedeniyle azalan işçi, kömür kazı faaliyetlerin yapıldığı ayaklarda yeterli sayıda işçi tertip edilemediği, ocaklarda konsantrasyona gidilemediği ve bu durumun başta iş güvenliği olmak üzere üretim ve iş gücü verimliliğini düşürdüğü görülmüştür.” diyor. Yine 2018 Sayıştay Raporu’nda “Üretimin son yıllarda giderek düşmesi ve program hedeflerinden düşük gerçekleşmesinde etkili olan sebeplerin ilk sırasında son dokuz yıldır toplu işçi alımının yapılamaması, bu süre zarfında emekliler nedeniyle işçi sayılarının giderek azalması, kamu finansman kararnamelerinde belirtilen sayıda işçi alınamaması, ayaklarda yeterli sayıda işçi tertip edilememesi.” ifade edilmiştir. 2017’de yine benzer değerlendirmeler söz konusudur.
İŞÇİ ALINMIYOR, ÜRETİM DÜŞÜYOR, ZARAR BÜYÜYOR
Sayıştay raporlarında ifade edildiği gibi işçi açıkları nedeniyle üretim de düşmektedir. Zonguldak havzasındaki kömür rezervi 1.5 milyon ton olduğu ifade edildi. 1920’lerde 600 bin ton, 1940’larda 3 milyon ton üretim yapılırken 2016 yılında satılabilir kömür üretimi maalesef 911 bin tona gerilemiş, yine 2017 yılında 1 milyon ton hedef olmasına rağmen 870 bin tona gerilemiş, 2018 yılında 900 bin hedeflenmiş, 686 bin tonu üretilmiş, 2019 yılında 1 milyon ton hedeflenmiş ve 734 bin üretilmiş. Yani, bir hedef var ama hedeflerde de bir yanılgı var, bir sapma var. Yani, TTK’nin üretimi son iki yılda yaklaşık 200 bin ton daha düşmüş. Oysa, özel sektörün sahalarına baktığımızda daha düşük işçi sayısıyla daha fazla üretime gitmiş. Burada bir sorun var, Bu sorunun adını doğru tespit etmemiz lazım. Biz bunun bürokratik sorun olarak görmüyoruz sadece, burada bir siyasi bir zihniyet sorunu olduğunu görüyoruz. Kişisel kanaatimizi ikisi birlikte değerlendirildiğinde, yani siyasi zihniyet sorunuyla bürokratik sorunun birlikte değerlendirdiğimizde bunu bir masaya yatırmamız gerektiğini düşünüyorum.
2020 yılında Kurumun 1 milyar 298 milyon zarar ettiğini ifade etmiştir. 2015’den beri Türkiye Taşkömürü Kurumunun KİT Komisyonu toplantılarına katılıyorum. Sürekli aynı tespitleri konuşuyoruz, aynı şeyleri konuşuyoruz ama sonuç değişmiyor ve tam tersine sonuç olumsuz olarak değişiyor. Yani, sürekli işçi açıkları geriliyor, üretim geriliyor ve zarar artıyor. Yani, üretimdeki düşüşe baktığımız zaman gerçekten trajik bir düşüş var. Yani, belki geçen sene Covid-19 salgınından kaynaklanan bir şey söylenebilir, iki aylık üretim eksikliği söylenebilir ama geneline baktığımızda 2002 yılından beri çok ciddi bir trajik düşme var. İhtiyaç var mı? İhtiyaç da var. Yani niye bunu artıramıyoruz ben bunu anlayamıyorum. Şimdi, bakın, şurada baktığımızda Zonguldak’ta bugün itibarıyla, kömürün başkentinde kömür almaya kalkıştığınızda kömür bulamıyorsunuz, yani Zonguldak kömürü yok. Yani, birisi kömür satın almak istese kömür bulamıyor. Bakın, yeraltında 1.5 milyon ton taş kömürü var, yeryüzünde çıkmış, çıkarılmış kömür yok. Yani, bu kömürü çıkarmak Türkiye Taşkömürü Kurumunun öncelikli görevi. Bunu niye çıkartamıyoruz? Sebepleri belli, Sayıştay raporunda da defalarca bunlar ifade edilmiş ama yapmıyoruz bunu, bu yapılmıyor. Demek ki burada bir siyasi irade eksikliği söz konusu, yani Ak Parti iktidarı yerli kömürün artırılmasını, üretimin artırılmasını istemiyor diye düşünüyorum ve bürokratik kadrolar da siyasi iradeye bağlı kaldığı için buna bir çözüm üretemiyorlar diye düşünüyorum.
İTHAL KÖMÜRE YILDA 5 MİLYAR DOLAR ÖDENİYOR
Şu anda termik santrallerde ve demir çelik fabrikası var iki tane biliyorsunuz Karabük’ü de Zonguldak’ın içine alalım bölgemizde… Maalesef kömür bulamıyorlar ve bakın nereden geliyor kömür? Kömürün başkentine Kolombiya’dan geliyor, Rusya’dan geliyor, Güney Afrika’dan geliyor, Kanada’dan geliyor. Yani, bu bizim için bence çok üzerinde düşünülmesi gereken üzücü bir durum diye değerlendiriyorum bunu. Şimdi, mevcut anlayışla 2019 yılında demir çelik sektöründe 6 milyon tonluk taş kömürü ihtiyacının TTK sadece 231 bin tonunu yani, yaklaşık yüzde 4’ünü karşılayabilmiş. Yani, bir damla bile değil, o kadar düşük bir rakam ki. Demek ki Kurum, amacına uygun bir şekilde üretim yapamıyor. Oysa, ihtiyacımız var mı? Var. Sadece demir çelik sektörünü kastetmiyorum, diğer sektörlerde de var, termik santral olarak, termik santrallerde de ihtiyacımız var, yakacak olarak da ihtiyacımız var. Yıllık 4-5 milyar dolar civarında ortalama her sene ithalata para ödüyoruz, cari açığımız artıran bir etken, onun için bunu bizim bir şekilde düzeltmemiz gerekiyor. ÇATES’in ihtiyacı olan 1,6 milyon tonun da 397 bin tonunu yani yüzde 24,8’ini sanırım TTK karşılamış. Bakın, ÇATES sadece termik santrallerden birisi, diğerini konuşmuyorum, onun bile yüzde 24’ünü karşılayabilmişiz yani üretim gerçekten çok düşmüş durumda. Bakın, 2018 yılı Sayıştay Raporundaysa bu olaya vurgu yapılmış: “Hammaddeye yakınlığı nedeniyle demir çelik endüstrisi Zonguldak ve çevresine kurulmuştur. Geçmişte demir çelik sektörünün kömür talebinin yüzde 60’ı Zonguldak havzasındaki yerli üretimle karşılanmaktayken bugün, bu talebin yüzde 10’unu karşılayamayan ve stratejik önemini yitirmiş olması bu havzanın teknolojik gelişmelere paralel olarak her türlü AR-GE faaliyetleriyle yeniden ele alınmasının gerekliliğini ortaya koyan çarpıcı bir durumdur” Yani, bu Sayıştay raporunu düzenleyen arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum, her iki 2018-2019 raporunda da çok doğru tespitler var, bu tespitleri bizim değerlendirmemiz lazım ama öncelikli olarak da bürokratik kadrolardan önce siyasi iradenin bunu ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum.
10 MİLYON TON TAŞKÖMÜRÜ ÜRETİMİ HEDEFLENMELİ
Türkiye Taşkömürü Kurumunun stratejik ürün olan taş kömürü üretimini arttırabilmemiz için bir defa kurumun içinde bulunduğu bu belirsizlik açmazını ortadan kaldırmamız lazım ve Türkiye’de taşkömürü politikalarının öz kaynakları dayalı sürdürülebilir bir biçimde yaşama geçirebilmesi için Zonguldak havzasının havza madenciliği ilkelerine uygun şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Havzanın ulaşılabilir hedeflere yeniden ulaşabilmesi için yeniden planlanması ve istihdamı artıracak politikaların da bu planlamada yer alması gerektiğini düşünüyoruz.
Daha önceki raporlarda vardı, Türkiye Taşkömürü Kurumunun kendi öz kaynaklarıyla çıkarılabilecek üretim hedefi 5 milyon tondu yıllık. Aynı zamanda da özel sektörün de 5 milyon ton üretim yapabilecek bir imkânı vardır. Dolayısıyla, yıllık 10 milyon ton bir taşkömürü üretimi hedefini bizim sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda, hem cari açığın düşmesine çok büyük yarar sağlayacaktır hem millî kaynakların ekonomiye kazandırılmasının da cari açığın düşürülmesi çok daha yararlı olacağını düşünüyorum. Bu anlamda, bu hedeflere ulaşılabilmesi için özel sektörün de üretime katılımı ve havza bütünlüğünü ve tek elden yönetim ilkesini bozmadan bu hedefleri gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
SİYASİ İRADE DEĞİŞİMİ ŞART
Bu hedeflere ulaşabilmek için stratejik bir planlama yapmamız gerektiğini, bu planlamadan sonra norm kadro üretim işçisi açıklarını gidermemiz gerektiğini düşünüyorum ve bu yarı mekanizasyon yatırımlarını da hızlandırmamız gerektiğini düşünüyorum. Bakın, özel sektör, kömür madenciliği rodövansçılar zarar etmeden üretimi gerçekleştirebiliyor, Türkiye Taşkömürü Kurumu da bunu yapabilir. Bu donanım ve birikim Zonguldak’ta vardır, insan kaynaklarımızda vardır, yönetim kadrosunda vardır ama bunun için bir siyasi irade değişiminin, bir siyasi irade devriminin şart olduğunu düşünüyorum. Bu hâliyle bakın, beş yıldır aynı şeyleri konuşuyoruz. Hep dramatik düşüş var ve sonuç yok.
567 Kez Görüntülendi. Etiketler: TTK » ünal » zonguldakBENZER HABERLER