Geçtiğimiz Cuma gecesi Zonguldak’tan yayın yapan Kanal Z’de Zonguldak TSO Başkanı Metin Demir’i ‘Günün Konusu’ programında konuk eden Simge Kırlı; konuk gazeteciler olarak beni, Osman Sav’ı ve Murat Altay’ı canlı yayına davet etti.
İyi de etmiş, ben üzerimden canlı yayın pasını attım! Gıyabında tanıdığım Metin Demir’ i yakından tanıdım ve bilmediğim konular hakkında bilgi sahibi oldum.
3 saatlik program boyunca tanıdığım kadarı ile Metin Demir; koltuktan değer alan değil, koltuğa değer katan başarılı bir yönetici. Bir o kadar vizyoner yatırımcı, risk alabilen girişimci ve şehir protokolü ile uyumlu çalışan sakin/soğukkanlı tavrı ile dopdolu bir stk başkanı.
Soruları yanıtlarken kesinlikle “içselleştirilmiş bir metodoloji” kullanıyor. Güçlü hafızası, konulara vakıfıyeti ve pratik aklı ile soruyu savsaklamadan, tıpkı temelden çatıya bina yapar gibi, konuyu başından sonuna getiriyor, en tepeye de bayrak asmayı ihmal etmiyor! Öyle ki; araya girişi yapsak bile “önce şunu bir anlatayım, oraya da geliriz” diyor ve not almadığı halde unutmadan, geçiştirmeden gerçekten de “oraya” geliyor.
Özetle Zonguldak TSO Başkanı Metin Demir’in bu tavırları bende şu fikri doğurdu: Tesadüfen veya kafakol ilişkisi ile değil, liyakaten orada!
Farkındayım; Gazetecinin canlı yayında ağırladığı konuğunu övmesi pek hoş karşılanmaz! Ama objektiflikten, tarafsızlıktan uzaklaşmaktansa, değerlendirmesini yazarken “ne derler” korkusu ile kalemini titretmektense, reyting salgını uğruna muhalefet etmek ezberine yakalanmaktansa, eleştiriye maruz kalmayı tercih ederim.
*
Peki, programda neler sorduk/konuştuk; ne cevaplar aldık?
Program Simge Kırlı’nın MAKZON(Zonguldak-Maden Makineleri Sanayi Sitesi Kümelenme Projesi) konusu ile başladı ve 1 saat boyunca “proje iyi ama yeri tartışmalı” konusu işlendi. Demir, şehir içindeki yerini savunurken gazeteci arkadaşlar “peki ama niye Filyos’a niye şuraya-buraya değil de oraya?” diye sordular. Demir, karar verilen yerin mevcut şartlarda en rantabl yer olduğunu ısrarla ve gerekçeleri ile açıklayınca bu kez “o zaman kamuoyuna iyi anlatılamadı mı?” sorusu geldi ki soğukkanlı Demir bu kez kast etmek yerine açık ve net telaffuzla “burada ne rant, ne talan, ne de peşkeş var” diyerek “önyargıların olduğunu” ve projenin belediye meclisinden geçeceğine dair umudunu koruduğunu tekrarlayarak konuyu kapattı.
Ben ise ‘hariçten gazel(!) okuyarak; öncelikle kömür üretiminin ve sektörde istihdamın azaldığı bir dönemde, yerli ve milli enerji kaynağımız olan kömürün üretimin arttırılmasına, ocakların modernizasyonuna katkı sağlayacak bu proje desteklenmesi gerektiğini söyleyiverdim. Şimdi de; “elbette rantın, talanın, peşkeşin zerresi ve çevreye olumsuz etkisi var ise projeye her türlü karşı çıkılmalıdır” notunu ekliyorum.
Programın ikinci bölümünde “Filyos(projesinde)’ta neler oluyor?” çatısı altında “limanın 29 Ekim’e yetiştirilmesinin ne kadar gerçekçi olduğunu, Kardemir’in liman ilgisini ve Endüstri Bölgesi aşamasında yönetici firma olarak neden bölgeden Erdemir’in, Kardemir’in değil de Tosyalı’nın tercih edildiğini” sordum. (bunu şövenistçe değil, kuşku perdesini aralayıp gerçeği arayan bir bakışla ‘neden’ olduğunu sordum)
Köşe yazısında özetleyebileceğim kadarı ile Demir; Liman’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı gereği 29 Ekim’e yetiştirilme gayreti olduğunu/en kötü ihtimalle yıl sonuna kadar alt yapının bitmiş olacağını, Kardemir ile geçmişte yap-işlet-devret yönteminin denendiğini ama başarılı olunamadığını, Tosyalı Holding’in tercih edileme kararında ise konunun uzmanı olmasının yanı sıra, (bölgeden bir çok potansiyel yatırımcıya teklif götürülmesine rağmen)300 milyon tl.lik altyapı yatırımını kabul eden tek kuruluş olmasının etkili olduğunu söyledi. Tosyalı‘ya sevindiğini açıklayan ve “babayiğit” diyen Demir, ayrıca proje tamamlanınca 12 binin kişinin doğrudan istihdam edileceğini, vadi bölgesinin sosyoekonomik ve kültürel yapısının değişeceğini, lojistik üssü ile her anlamda büyük avantaj yakalanacağını, bölgedeki diğer liman ve demir çelik tesislerinin işlerinin azalma riski bir yana, tam tersi avantajlı hale geleceklerini, kapasitelerini artırmak zorunda kalacaklarını söyledi.
Kırlı’nın moderatörlüğünde, Sav ve Altay’ın soruları eşliğinde Demir ile son bölümde ise ilçe bazında başarılan yatırım teşvik derecesi arttırılması, havaalanı ve turizm potansiyeli konularını konuştuk. Kilimli ve Gökçebey ilçelerinin yatırım teşvik puanlarının birer kademe artırılmasının yatırımcıya cazibe sağlandığını belirten Demir, Ereğli-Alaplı bölgesinin gelişmişlik endeksinin yüksekliği nedeni ile teşvik puanının arttırılamadığını tekrar etti. Turizm konusundaki hem TSO başkanı, hem de sektörde yatırımcı iş insanı sıfatı ile vizyoner açıklamaları ise adeta yüreklere su serpti diyebilirim. Devletin arada bir güncellediği ama bir türlü gerçekleşmeyen Arifiye-Ereğli-Bartın DDY hattını ve Turistik tren projesini detaylıca aktaran Demir’e Ereğli- Alaplı bölgesini de barındırdığı coğrafi, tarihi, inanç ve endüstriyel miras turizmi potansiyel itibarı ile proje kapsamına alınması konusunda ısrarcı oldum.
*
Buraya kadar soru-cevapları betimleme tadında aktardım ; şimdi de yine programda konuşulanlar çerçevesinde ve arada bir serzenişle yazdığımız konuda samimi bir gözlemimi tekrar aktarayım:
Sayın ilgililer, yetkililer, siyasetçi ve iktisatçılar ; Ankara’dan- Zonguldak’tan bakınca Ereğli-Alaplı (batı) tarafının yeterince gelişmiş görülmesi, evet kulaklara hoş geliyor ama devlet yatırımlarından ve ekonomik projelerden yeterince yararlanamama sorununu da beraberinde getirdiğinde hiç de hoş olmuyor! Gelişmenin gerilemeye neden olduğu nerede görülmüştür?
Ankara/Zonguldak, gelişmiş görülen Ereğli tarafı ile gelişmemiş görülen vadi tarafını dengeleme adına bir tarafı köreltip diğer tarafa ağırlık verirse bu dengeleme değil tam tersi dengesizleştirme oluyor. Yani efendim; gelişme cezalandırılmamalı! Burada öyle süreç yaşanır ki; potansiyel gücün gerçek güce dönüşememesi sonucunu doğurur ve orantıyı, yaşam standartlarını cidden bozar. Merkez kaynaklarını orantılı kullanmak, iktisat sanatçıları olan/olması gereken siyasetçilere ve üst düzey bürokratlara düşüyor. Bunun adına ne derseniz deyin ama bu görüş (yeterince gelişmiş, o halde yatırıma/desteğe ihtiyaçları bile yok) Başkan Posbıyık’ın da sık sık dediği gibi uyumlu Ereğli halkının aleyhine işlememesi gerekiyor. Ankara’yı, Zonguldak’ı “Denge” adına orantısız plasman kararları ile yüzleştirmeli, bunu belagatle değil, somut planda ispat etmeliyiz.
Böyle bir durumda, eğer ileride siyasetçi olursa (-ki, inşallah); eminim Metin Demir Ereğli’nin haklarını da savunanların en başında gelecektir.
Not : Posbıyık demişken; program arasında Ereğli-Erdemir arasında Başkan Posbıyık‘ın çıkışları ile dillenen “su” polemiği sohbetimizde, sorunun sanıldığı kadar dramatik olmadığını, dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım. Örnek olarak da şehir halkı adına zaman zaman haklı çıkışlar yapan Posbıyık‘ın “protokolden bir maddeyi kaldırsınlar, su sorunu çözülür” sözlerini gösterdim.
Etiketler: metin demir » ztsoİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler