Yunan tarihçisi Ksenefon, Türkçe’ye Onbinlerin Dönüşü olarak çevrilen Anabasis adlı eserin yazarıdır. MÖ 427-355 yılları arasında yaşamıştır. Sokrates’in öğrencisidir. Anabasis, Hellenler’in bin paralı askerle Anadolu’ya çıkarak çeşitli halklardan oluşan onbin askere kadar büyümüş bir ordudur. ‘Onbinlerin Dönüşü’, Anadolu’yu boydan boya geçerek bu askerlerin Trabzon’da denize kavuşmaları ve deniz ve kara yolu ile Yunanistan’a geri dönmelerinin hikayesidir. Sinop’a kadar gelmeleri 122 günü yürüyüşle geçen 8 aylık sürede gerçekleştirmişlerdir.
İran Hükümdarı Dara ( III. Darius )’nın ölümünden sonra yerine Ardişir geçmiş, bunu hazmedemeyen kardeşi Kurus, annesinin de teşvikiyle Ispartalı’lardan oluşan onbin kişilik bir kuvvetle Babil civarında kardeşi ile birlikte savaşa tutuşur. Ancak, Ardişir üstün gelmiş, Kurus öldürülmüş ve Onbinler’in kumandanı Klearkhos da savaşta yaşamını yitirmiştir.
Onbinler bozgundan sonra Ksenophon’un yönetiminde binbir güçlükle Doğu Karadeniz kıyılarına yönelmişler ve ülkelerine geri dönmenin yolunu aramışlardır. Uzun bir yürüyüşün sonucunda Karadeniz dağlarının zirvesine kadar gelmişlerdir. Theekhes Tepesi’ne geldiklerinde Karadeniz’i görünce hepsi de, hasretle ‘’deniz deniz’’ diye bağırmaya başladılar. Burası Makronlar’ın ülkesi idi. Bu kavim kıldan elbiseler giymişti, örme kalkanları ve uzun mızrakları vardı. Hellenler Makronlar’la savaşmadan anlaştılar. Birbirlerine mızrak hediye ettiler. Makronlar, Hellenler’inKolkhis memleketine gitmeleri için onlara yardım ettiler.
Bunu haber alan Kolkhis’liler yüksek bir dağda toplanmışlardı. Hellenler Kolkhisliler’in sayıca az olmalarından cesaret alarak sıkışık halde, strateji saptamadan savaş düzenine geçip saldırdılar ancak püskürtüldüler. Sonra yeniden saldırıya geçtiler. Kolkhis’lilerin ortasında büyük bir gedik oluşunca bu boşluğu gören Hellenler düşmanın kaçtığını sandılar ve boş tepeye ulaştılar. Ancak tuzağa düşmüşlerdi, Kolkhisliler bilinçli olarak bunu yapmışlardı, düşman buraya ulaştığında yan cenahları kapatıp Hellenler’i sıkıştırdılar. İki ateş arasında kalan Hellenler savaştan vazgeçip kaçmaya başladılar. Yunanlılar, Kolkhisliler’in civara bıraktıkları arı kovanları ve kaplar dolusu balı yediklerinde yenilgiye uğramış gibi yerlere serilip yatıyorlardı. Düşmanları etrafa deli bal bırakmıştı ve bunu yiyen düşmanlarının tansiyonu düştüğünden etkisiz kalıyorlardı.
Hellenler , Kolkhis köylerinde 30 gün kadar dinlenmek zorunda kaldılar. Sonra iki günlük zorlu yürüyüşten sonra Trapezus ( Trabzon )’a vardılar. Burası Sinope ( Sinop )’nin kolonisi idi ve Hellen şehriydi. Trabzon’lular onları şehre aldılar. Hellenler’e Pazar kurdular, onlara yiyecek sattılar. Konuklar tanrıları Zeus ve Herakles’e adaklar sundular, boğalar kurban ettiler. Spor yarışmaları düzenlediler, şenlikler yaptılar.
Bu arada Hellenler yiyecek sağlamak için kale dışına çıkıyorlardı. Kolay alınacak köylere saldırıyor, köylülerin yiyecek ve mallarını yağmalıyorlardı. Buraları Driller’inülksei idi… Ancak bir Drill kalesine saldırdıklarında ummadıkları bir mağlubiyete uğradılar ve bir gün sonra geri çekilmek zorunda kaldılar. Trabzon’a dönüş yolu çok dikti. Driller’in saldırıları altında güç bela kente dönebildiler.
Gerektiği kadar erzak ve erzakları koyacak yeterli sayıda gemi olmadığından yola çıkma gerektiğine karar verildi. Hastalar, kırk yaşın üstündeki askerler, çocuklar ve kadınlar, yüklerle birlikte gemilerle yola çıktılar. Diğerleri yaya olarak yola koyuldular. Yol onarılmıştı. Üç günlük yürüyüşten sonra Kerasus ( Giresun )’a varıldı.
Burası da bir Hellen sahil şehri ve Sinope’nin kolonisi idi. Burada 10 gün kaldılar. Birlikler teftiş edildi. Takriben 10 bin kişiden 8 bin kişi kalmıştı. Savaşırken, kar veya hastalıktan 2 bin asker ölmüştü. Kerasus’ta esirlerin satılması ile elde edilen para bölüşüldü. Tanrıları Apollon ve Artemis’e hisseler ayrıldı. Buradan ayrıldılar.
Sekiz günlük yürüyüşten sonra Khalibler’in memleketine vardılar. Bunlar kalabalık değillerdi, demircilikle geçiniyorlardı. Tekrar iki günlük yürüyüşle Kotyora’ya vardılar. Burası da Sinope’ninkolonis idi. Burada iken Sinope’nin elçileri geldi; savaş istemediklerini, kendilerinin de Hellen olduklarını belirtip onlardan da bir kötülük beklemediklerini söylediler. Karşılıklı iltifatlardan sonra uzlaşmaya varıldı. Sinope’liler onlara eğer denizden giderlerse onlara gemi tedarik edebileceklerini, yok eğer kara yolunu tercih ederlerse, sürekli harp etmek zorunda kalacaklarını, Paphlagonya’lıların ülkesinde geçmek zorunda olduklarını, bunların savaşçı olduklarını, bu ülkeden geçerken kendilerine kılavuzluk edebileceklerini söylediler. Bu yollarda ve savaşırken çok insan kaybedeceklerini, bu ülkeden geçişin nerdeyse imkansız olduğunu belirtiler ve deniz yolu ile gittikleri takdirde Sinope ve Herakleia yoluyla ülkelerine kolayca ve güvenle gidebileceklerini anlattılar. Onlara gemi de tedarik edebileceklerini eklediler.
Hellenler ikna olmuşlardı. MÖ 400 yılında Onbinler’e ait gemiler Herakleia Pontika’ya gelirken bu kıyıların Yunan kökenli Megaralılar ile İonya kökenli Miletos’luların elinde olduğunu gördüler. Mayıs ayında Herakleia önlerine ulaşan Onbinler’in buradaki serüvenini Ksenophon, Anabasis adlı eserinin 6.kitabının 225.sayfasında özetle şöyle anlatmaktadır :
‘’Paphlagonia prensi çevrede güçlüydü ve Sinope’ye kadar talanlarda bulunuyordu. Fakat Prens Korylas, Onbinler’den korkarak onlara güzel giysiler ve atlar armağan etti. Paphlagonlar’ın savaş araçları, eğlence ve dansları Ksenophon’u şaşırttı. 1 Mayıs günü Sinope’den hareket eden hellen gemileri kıyı boyunca iki gün seyretti. Parthenios ( Bartın ) mansabı önünden geçen gemiler, ertesi günü Herakleia’ya vardılar. Herakleia, bir Hellen şehri ve Megara’nın, Mariadynler ülkesindeki kolonisi idi. Gemiler Akherusais burnu önünde demirledi. Halk, Onbinler’den meraklı olanlara Herakles’in cehenneme indiği mağarayı gösterdiler. Bu mağara 2 stadion( 1 stadion=175m. )’dan daha derindi. Herakleia’lılar, Hellenler’e dostluk armağanı olarak 3 bin kile arpa unu, 2 bin ölçek şarap, 20 öküz ve 100 koyun getirdiler. Fakat Onbinler’in yeni istekleri karşısında site halkı kaleye çekilerek savunmaya geçince, İlkçağ’ın bu ünlü bozgun ordusu, karadan ve denizden yolalrına devam etmek üzere Herakleia’dan ayrıldılar.’’
Etiketler: can canverİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
10 Aralık 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
10 Aralık 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler