Feridun Emecen, TDV İslam Ansiklopedisi’nin ‘’Ağnam Resmi’’ başlıklı yazısında; İslam devletlerinde çeşitli adlarla rastlanan bu vergi, Osmanlı’da resmi kayıtlarında ‘resm-i ganem’, ‘adet-i ağnam’ şekillerinde geçer demektedir.
Ağnam vergisi genellikle koyun yavruladıktan sonra Nisan veya Mayıs aylarında alınır, kuzlu koyun kuzusu ile bir hesaplanırdı. Vergi miktarı Fatih kanununa göre üç koyundn bir akçe iken daha sonra iki koyundan bir akçe olarak tesbit rdilmişti. Ağnam resmi bilhassa büyük ölçüde koyun besiciliği yapan konar göçer Türkmen ve Yörük cemaatleri için önemliydi. Büyük kısmı padişah haslarına dahil olan konar göçerler de iki koyuna bir akçe vermekte idiler.
Ağnam resmi mukataası, XVII. , bilhassa XVIII.yüzyıllarda hazinenin önemli bir kalemi haline geldi ve düzenli gelirler arasına girdi. Bu verginin bazı yeni düzenlemelerle Tanzimat’tan sonra da alınmasına devam edildi. 18 Nisan 1840 tarihli bir nizamnamenin 3.maddesine göre, ayni olarak ağnam alınma usulü terk edildi ve bu vergiye çeşitli adlarla yüklenen ek resimler de kaldırıldı. Ağnam mukataacılığı unvanı ise ağnam müdürlüğüne dönüştürüldü. Ayrıca her koyun ve keçiden eşit olarak beşer kuruş ve yirmi beşer para alınması kararlaştırıldı.
Uludağ Üniversitesi İİBF öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet E. Palamut, İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesi Mecmuası’nın 1987 yılında basılan 43.cildinde yer alan ‘’Aşar ve Düşündürdükleri’’ başlıklı makalesinde; Arapça ‘’uşr’’, Osmanlıca ‘’öşr’’, Latince ‘’decima’’ ve Fransızca ‘’la dime’’ ( ondahk )m çoğulu olan aşar, şer’an toprak mahsullerinden 1/10 oranında alınması lazım gelen vergidir demektedir.
Aşarın konusu, hemen hemen bugünkü Gelir Vergisi Kanunu’nun ifade ettiği her türlü zirai faaliyetlerin sonuçları olup, kapsamı da oldukça genişti. Tabiidir ki zamanla, Osmanlı toprak düzeninin bozulmasına paralel olarak, iltizam yöntemi de asıl rayından çıkacak; mültezimler, ilkin yaptıkları ‘’masrafları çıkarmak, sonra da mümkün olduğu kadar fazla kazanç sağlamak’’ amacıyla mükellefleri ezmeye başlayacaklar; dolayısıyla halk üzerindeki bu hoşnutsuzluk, kısa sürede Anadolu’^da, bazı isyan tohumlarının çimlenişine dönüşecektir.
3 Kasım 1839’da ilan edilen Gülhane Hatt-ı Hümayunu; ‘’aşarın Tanzimat-ı Hayriye icra olunan yerlerde alel-umum lafzi manasına mutabık olarak müsavaten onda bir olmasına, ittifak-ı ara’’ ile kararlaştırılmıştır. Aşar, en önde gelen bir devlet varidatı olma vasfını her zaman korumuş, hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1924 mali bütçesinde, 27.5 milyon lira gelir sağlamıştır. 17 Şubat 1925 tarihinde de 552 sayılı ‘’Aşarın İlgasıyla Yerine İkame Edilecek Vergi Hakkında Kanun’’ ile ‘’Aşar usulü mülga’’ kılınmıştır.
Kastamonu Salnamelerinde Kdz Ereğlisi’nde görev yapan ağnam ve aşar memurlarını 1879-1882 yılları arasında görmekteyiz:
1879 : Aşar Memuru Halil Sami Efendi, Ambar Memuru İbrahim Bey, Katip Hacı Halil Rıfat Efendi, Katip Mehmed Efendi, Ambar Kilecisi Mustafa Efendi.
1880 : Aşar Memuru Halil Sami Efendi, Katip Mehmed Efendi, Katip Hacı Halil Efendi, Ambar Memuru İbrahim Bey, Katibi Mehmed Hulusi Efendi, Lilerci Mustafa Efendi, Şakird Mustafa Efendi.
1881 : Aşar ve Ağnam Memuru Mesud Efendi, 1. Katip Mehmed Nuri Efendi, 2. Katip Hasan Şevket Efendi, Ambar Memuru İbrahim Bey, Kileci Vacib Efendi.
1882 : Ağnam ve Aşar Memuru Kamil Efendi, Serkatip Mehmet Nuri Efendi, Katib-i sani Hasan Şevket Efendi, Ambar Memuru İbrahim Bey, Kileci Vacib Efendi.
Etiketler: can canverİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler