logo

KDZ EREĞLİSİ DÜYUN-U UMUMİYE MEMURLARI

DR. CAN CANVER

DR. CAN CANVER
cancanver7@gmail.com
KDZ EREĞLİSİ DÜYUN-U UMUMİYE MEMURLARI

Kırım Harbi ( 1853-1856 ), Osmanlı maliyesini sarstı. Osmanlı yöneticileri, ordularıyla Osmanlı Devleti’ni destekleyen İngiltere ve Fransa’nın kredi açma konusundaki tekliflerini kabul ederek ilk borç anlaşmasını 24 Ağustos 1854 tarihinde imzaladılar. Böylece Osmanlı mali tarihinde dış borçlanma dönemi başlamış oldu. Dış borçlanma Osmanlı yöneticilerine kolay geldiği için kısa zamanda alışkanlık halini aldı. 1854’ten 1874’e kadar 15 dış borç anlaşması imzalandı.

Cari harcamalardan doğan bütçe açıklarını kapatmak için hızlı bir borçlanma dönemine giren Osmanlı maliyesi sonunda iflas etti. 1875 mali yılı bütçesi açığı 5 milyon lirayı geçiyordu. Aynı yıl ana para ve faiz olarak 14 milyon lira dış borç taksitinin ödenmesi gerekiyordu. Bu durum karşısında Sadrazam mahmud Nedim Paşa, bütün dünya borsalarını ayağa kaldıran bir mali operasyona girişti. Konuyu Midhat Paşa’nın da dahil olduğu bir komisyona incelettirdikten ve alınan kararları Sultan Abdülaziz’e onaylattıktan sonra 6 Ekim 1875 tarihinde bir kararname yayımladı. Burada dış borç taksitinin yarısının nakden ödeneceği, yarısı için de 5 yıl vadeli ve %5 faizli yeni tahvil verileceği, bunlar için bütün gümrük gelirleriyle tuz, tütün, ağnam resmi ve Mısır vergisinin teminat gösterileceği, bütçe açığının 5 milyonu aştığı, mevcut şartlarda yeni bir dış borç almanın da imkansız olduğu, alacaklıları mağdur etmemek için bundan daha iyi bir yol bulunamadığı ifade ediliyordu.

Hükümetin bu kararına Avrupalı tahvil sahipleri büyük tepki gösterdiler. Sokaklara dökülerek Türkler’in kendilerini aldattığını ileri sürüp gösterilerde bulundular. Osmanlı Hükümeti 30 Ekim 1875’te çıkardığı bir kanunla kararnameyi yürürlüğe koydu. Eski tahvil sahiplerine verilmek üzere %5 faizli ve 5 yıl vadeli 35 milyon liralık tahvil çıkarıldı. Durumu protesto eden Avrupalı alacaklılar, hükümetlerini sıkıştırarak Osmanlı maliyesi idaresinin milletlerarası bir komisyona devredilmesini istediler.

II. Abdülhamid, Osmanlı borçlarının devletten devlete borçlar olmadığını, bundan dolayı da konunun siyasi yönünün bulunmadığını, borcun şahıslardan alındığını ve alacaklıların temsilcileriyle çözüm yolunun bulunacağını açıkladı. Alacaklılardan temsilcilerini seçerek İstanbul’a göndermeleri istendi.

Cevdet Küçük ve Tevfik Ertüzün’ün birlikte kaleme aldıkları, TDV İslam Ansiklopedisi’nin Düyun-ı Umumiyye bölümü şöyle devam etmektedir :

1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’ni sona erdiren 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması’na göre borçların bir kısmı, bu antlaşma ile Osmanlı ülkesinden ayrılan veya toprak elde edecek ülkelere devredildi. Osmanlı hükümetinin borçların ödeneceğine dair verdiği söz devletlerce kabul edildi. Alacaklıların hükümete verdikleri teklif kabul edilerek 22 Kasım 1879 tarihinde bir mukavele imzalandı. Buna göre bir miktar indirim yapıldıktan sonra 8.725.000 liraya düşen borç eşit taksitlerle 10 yılda ödenecekti. Hükümet, bu borcuna teminat olmak üzere 6 adet gelir kaynağını 10 yıl süre ile alacaklılara tahsis edecekti. Alacaklılar da Rüsum-ı Sitte İdaresi’ni kurarak müskirat, pul, İstanbul ve civarı deniz ürünleri rüsumu, İstanbul, Edirne, samsun ve Bursa ipek öşrü, tömbeki ve tütün inhisarından oluşan 6 gelir kaynağını işletecekti. Avrupalı alacaklılar Rüsum-ı Sitte Mukavelesi’ne büyük tepki gösterdiler. Teşkilatta 5714 kişi görev aldı; bunların sadece 130’u gayrı müslimdi.

Avrupalı alacaklılar seçtikleri temsilcilerini İstanbul’a göndererek hükümetin Şura-yı Devlet Reisi Server Paşa’nın başkanlığında kurduğu komisyonla müzakerelere başladılar. Üzerinde anlaşmaya varılan hususlar, hükümet tarafından 28 Muharrem 1299 ( 20 Aralık 1881 ) tarihinde bir kararname şeklinde ilan edildi. Muharrem kararnamesi kapsamına, Mısır vergisi karşılık gösterilerek alınan 1854, 1855, 1871 ve 1877 tarihli borçlar dışındaki bütün borçlar giriyordu. Toplam 219.938.559 Osmanlı lirası civarında olan bu borçlardan önemli miktarda indirim yapıldıktan sonra yekün 125.250.943 liraya düştü. Kararname dışı bırakılan borçlarla birlikte Osmanlı genel borçlarının toplamı 141.505.309 liraya ulaşıyordu.

Alacaklıların menfaatini korumak ve borçların ödenmesini bir plan dahilinde yürütmek üzere, İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya, İtalya, Hollanda ve Osmanlı alacaklılarını temsilen birer üyeden oluşan ve Düyun-ı Umumiyye-i Osmaniyye İdare Meclisi veya kısaca Düyun-ı Umumiyye Meclisi adı verilen bir meclis kuruldu: Meclisin başkanlığı Fransız ve İngiliz temsilcilerine aitti. Beş yıl için seçilen bütün üyeler Osmanlı Devleti hizmetinde çalışan birer memur sayılacaktı. Osmanlı hükümeti bir komiser ve çok sayıda müfettişle meclisin çalışmalarını denetleyecekti.

Düyun-ı Umumiyye İdaresi’ne Rüsum-ı Sitte’den başka Bulgaristan vergisi, Kıbrıs adası gelir fazlası, Şarki Rumeli vergisi, gümrük gelirleri, temettü vergisi ve tömbeki resmi tahsis edildi. Ayrıca tütün ve tuz inhisarlarında gerekli değişiklikleri yapma ve tekel tarzında yönetme yetkisi tanındı. İstanbul’daki genel müdürlüğe bağlı olarak önemli şehir ve bölgelerde başmüdürlükler açıldı. I. Dünya Savaşı başlarında teşkilatta çalışanların sayısı 5537 kişi olup bunların sadece 182’si yabancı uyrukluydu.

Kararname gereğince Düyun-ı Umumiyye İdaresi tütün öşürünü, 27 Mayıs 1883’te kurulan Osmanlı Devleti Tütünleri Müşterekülmenfaa Reji Şirketi’ne devretti. Her türlü tütün üretimi, işlenmesi ve satışı bu şirkete verildi. Şirket üçer aylık taksitler halinde her yıl toplam 750.000 Osmanlı lirası tutarında bir avans-zarar etse dahi-Düyun-ı Umumiyye’ye ödemekle yükümlüydü. Reji İdaresi 1923 Lozan Antlaşması’na kadar Türk tütün ekicisini sömürmeye devam etti.

Düyun-ı Umumiyye İdaresi kurulduktan sonra da borç alınmaya devam edildi. 1886’dan II. Meşrutiyet’in ilanına ( 1908 ) kadar 12 ve 1908’den 1914’e kadar 6 olmak üzere toplam 18 borç anlaşması ile alınan paraların büyük kısmı demiryolu, liman ve sulama kanalalrı gibi ülke yatırımlarına harcandı. Bütün güçlüklere rağmen borçların ödenmesine I. Dünya Savaşı’nın çıkışına kadar düzenli olarak devam edildi.

Paylaşın:
Etiketler:
2260 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • “SÖZ, GÖZE SÖYLENİR”

    26 Haziran 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Söz Ustası, Liderlik Eğitmeni Yaşar Ateşsoy, “Etik Gazetecilik” konulu toplantıda muhatabın anladığı dilden konuşulması gerektiğini ifade ederken “Söz, göze söylenir” derdi. Toplantının ana konusu olan mentörlükle ilgili ise “Dinlemek anlamak amaçlı olmalı, cevap vermek amaçlı değil” sözleri ile bir çırpıda ne çok şey söylemişti aslında. Tıpkı espriyle karışık, "Ağlaşmayın yahu, ne güzel ‘AĞ’ laşıyoruz işte" dediğinde olduğu gibi..! Sahi "söz" için demişti Koca Yunus : "Söz ola kese savaşı söz ola bitüre başı... Söz ola agulu aşı balı...
  • KDZ EREĞLİSİ İLÇE İDARE MECLİSİNİN TABİİ ÜYELERİ

    26 Haziran 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Bir ilçenin tüm kararlarını alan, ilçenin yapılması gereken işlerini planlayan, gözden geçiren, memurların yargılanıp yargılanmamasına karar veren vb birçok görev ve yetkilere sahip olan ilçe idare meclisinin iki üye grubu bulunmaktadır. Bunlardan ilki; Azay-ı Tabiiye adını alır ve kaymakam başta olmak üzere memurlardan oluşur. Azay-ı Müntehabe ise ilçe idaresinin sivil halk temsilcilerinde oluşturulan kısmıdır. Meclisin tabii reisi ilçe kaymakamıdır. İlçe idare meclisinin alacağı kararları kayıt altına alacağı memur üyeleri de bulunmaktad...
  • DR.GÜNEN “İŞBİRLİĞİYLE İYİLEŞMENİN GÜCÜNÜ” YAZDI!

    20 Mayıs 2025 Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Hekiminize Güvenin, Sağlığınıza Ortak Olun: İşbirliğiyle İyileşmenin Gücü İyi bir tedavi yalnızca reçeteyle değil, güvenle başlar. Modern tıpta bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Birkaç tuşla hastalığınız hakkında binlerce makaleye ulaşabiliyor, semptomlarınızı arama motorlarına yazıp kendi tanınızı koyabiliyorsunuz. Ancak bu bilgi bolluğu, kimi zaman kafa karışıklığına, hatta hekim-hasta ilişkisinde güven kaybına neden olabiliyor. Giderek artan bu “her şeyi ben bilirim” hali, ne yazık ki tedavi sürecini olumsuz etkiley...
  • DR. GÜNEN, EN KADİM İLACI YAZDI: “İNSAN GİBİ YAKLAŞMAK”

    02 Mayıs 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Kdz. Ereğli Özel Echomar Hastanesi'nde Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı olarak görev yapan Op. Dr. Erol Günen "Hekimlik ve Doktorluk Arasındaki Fark: Beyaz Önlüğün Ötesindeki Meslek Ahlakı" başlıklı makalesinde "Teknoloji gelişse de, protokoller değişse de, iyileşmenin en kadim ilacı hep aynı kalacak: "İnsana insan gibi yaklaşmak." görüşüne yer verdi. Günen'in makalesi şöyle : Toplumda genellikle aynı anlamda kullanılan iki kelime: doktorluk ve hekimlik. Kimi zaman birbirinin yerine geçiyor, kimi zaman da farkları göz ardı ediliyor. ...