logo

KDZ. EREĞLİSİ’NİN ORMANALTI VE ORMAN ÖRTÜSÜ-1

Farkında değiliz belki ama, Ereğli yöremiz hala geniş bir orman örtüsüne sahip… Her ne kadar fındık bahçesi açmak için budansalar da, ya da sorumsuz piknikçilerin yaktıkları ateşlerle zaman zaman zarar görseler de hala hatırı sayılır ormanlara sahibiz. Ne de olsa Karadeniz dağlarına sırtımızı dayamışız… Belki biz henüz başlangıç yerinde bulunuyoruz ama buralardan itibaren orman örtüsü Devrek, Eyerci ve özellikle de Yenice yöresinde olanca kesafetine bürünüyor…

Ereğli’mizin ormanaltı ve orman bitki ve ağaçları oldukça zengin ve değerli… Sanayi ve Türkiye ekonomisi açısından kıymetli…

Çevremizde ne var ne yok, bilmek lazım… Yine düşüyoruz yollara…

Bağlık sırtlarında, Kestaneci köyünde, Köseağzı, Keşkek tepelerinde ve diğer yükseltilerde ‘Kuzu kestaneleri’ ilk rastladıklarımız… dimdik duruyorlar, olanca heybetleriyle. Kabukları kırmızımtırak, çatlak, dalları yaygın, yaprakları sert, parlak, uzun ve dişli… Meyvelerinin küçüklüğü ile diğer kestanelerden farkını gösterir; lezzetiyle de farklıdır… Kışın kavurgası ya da haşlanmışı, yiyenin damağını çatlatır… Bol nişastalı ve bol kalorilidir…

Kestane ağacının odunu sert, bükülgen, dayanıklı ve esnektir. Çatı kerestesi ve fıçı yapımında kullanılır. Yaş dallarından alet sapı, çember, kafes veya ‘herek’ yapılır. Osmanlı çileğinin ‘tıngıl’ları da bir zamanlar kestane dallarından örülürmüş. Kestanenin ‘gallık’ denen özütü de, bir zamanlar Ereğli’de yaygın bir meslek dalı olan tabakçılıkta kullanılırmış…

Çavdarlı tepelerinde, Kemer boğazında ve Balı köyüne doğru ‘yabani keten’ler tek tük kalmışlar… Antik çağlardan beri lifleri olduğu kadar yağlı tohumları için de yetiştirilirlermiş… Hasat edilen bitkilerin gövdeleri ıslatılıp yumuşatılır ve kurutulduktan sonra ezilerek lifleri çıkarılırmış. Beyaza yakın renklileri en iyi kalitelileri olarak üstün tutulurmuş. Keten lifleri nem çekebilir ancak çürümeye dayanıklıdır. Pamuktan daha sağlam olup, ondan daha çabuk kurur. Esnekliği düşük olduğundan kolay buruşur. Serinlik verdiği için özellikle yaz giysileri, iç çamaşırları ketenden dokunurmuş. Ereğli’mizde bunlara elpek bezi denmekte… Düşük kaliteli olanlarından çadır bezi, sicim, yangın hortumu, çuval, sanayi tipi dikiş ipliği ve balık ağı yapılırmış.

Aynı mekanlarda ‘ıhlamur’ örtüsünü de fark ediyoruz. Yaz aylarında çiçek açınca, baygın baygın kokarlar… Söylemeye hacet yok, ıhlamur çiçekleri ve yapraklarından, Allah’ın nimeti, içecek olarak yararlanıyoruz… Öksürüğe iyi geliyor; nezle ve gripte insanı rahatlatıyor, dayanak oluyor… Demlenirken içine rahmetli Barış Manço’nun dediği gibi tarçın, karanfil, hatmi çiçeği de katılırsa demeyin keyife…

Eski sigorta hastanesinin bulunduğu yerdeki ‘sahil çamı’nı görmeye gidiyoruz. Bir zamanlar Karamahmutoğlu Halil Paşa’mız diktirmiş, o zamanlar yazlık köşkünün yer aldığı yere…

Kaletepe’de de ‘fıstık çamları’, yemyeşiller… Çam fıstığı, çam ağacının bu türünden elde ediliyor…

Orman altlarında ‘karakök’ ve ‘kara rona’lar sırıtıyor ağaçların arasından… Hele mor renkli ‘orman gülleri’ açtı mı buralarda arılar toy tutarlar. Yöremizde bilinen ‘delibal’ veya namı diğer ‘ağubal’ın özlerini taşırlar.

Orman içlerinde de ‘koru otları’… Yürek biçimli geniş yapraklı ‘tavşankulakları’ ise beyaz ve pembe, tek tek çiçekler verir. Çuhagillerden olup ‘buhurumeryem’ veya ‘siklamen’ adlarıyla da bilinir.

Dağlık yerleri seven bitkilerden biri de; ‘çan çiçekleri’dir. Orman içlerinde biterler. İkisi veya üçü bir arada bulunan beyaz, pembe ya da mavi çiçekleri çan biçiminde sarkıktır. Bunların kökleri ve yaprakları salata olarak yenirmiş. Aralarında ‘lir şeklinde çan çiçekleri’; adı üstünde çiçekleri lir görünümlü…

Ereğli dağlarında, daha alçak yükseltilerde ‘iğ ağaçları’… Yapraklarını kışın dökerler. Odunu çok sıkı ve sert olduğu için tornacılık ve kaplamacılıkta kullanılır. Bundan elde edilen odun kömürü ressamlıkta eskiz kalemi olarak ve barut yapımında kullanılır.

Aralarında ‘dağ çayları’ ve ‘yabani karanfil’ler; iç bayıltıcı kokuları ile birbirlerine üstünlük sağlama derdinde…

Dağ eteklerinden yukarılara çıktıkça ‘alıç’lar karşılıyor bizi. Yöremizde ‘yemişen’ olarak bilinir. Gülgiller familyasından dikenli bir çalı ağaç… Baharda beyaz kümeler halinde çiçeklenir, kırmızı meyveleri yenir. (Devam Edecek)

Paylaşın:
1123 Kez Görüntülendi. Etiketler:
#

SENDE YORUM YAZ