Bir bardak değil ama bir baraj dolusu ‘su’da Ereğli ile Erdemir arasında kopan fırtına ile ilgili iç sayfalarımızdaki yorumsuz haberimizin özeti şöyle:
Başkan Posbıyık, bir süredir (şehre içme suyu ve fabrikaya sanayi suyu sağlayan Kızılcapınar Barajında) “su oranı kritik seviyeye gelince, öncelik sanayi üretimine verilecek bu durumda Erdemir şehrin suyunu kesecek, bu kabul edilemez” diyor. İddiasının somut dayanağı ise kendisinden önceki dönemde belediye ile Erdemir arasında imzalanan protokolün ilgili maddesi.
Erdemir de hemen ardından yaptığı açıklamada başkanın yanıltıldığını savunup “Paylaşım oranlarını DSİ belirledi, Belediye’ye tahsis edilen içme suyu miktarının düşürülmesi söz konusu değildir.”diyor ve teknik gerekçelerini açıklayarak ekliyor: “Baraj ve soğutma suyu Erdemir için hayati öneme sahiptir.”
Sıra Posbıyık’a geçtiğinde fabrikanın oyalama taktiğini sürdürdüğünü tekrar ederek. Erdemir’in savlarına tek tek cevaplar verip, hukuka aykırı imar ve kirlilik, atık konularını da işin içine katarak açıklamanın “yanlış, yanıltıcı ve gerçek dışı” olduğunu söyleyiveriyor. Kurt Politikacı başkan, şu sözlerle açık kapı bırakmayı da(hoş, kimilerine göre kapılar zaten karşılıklı olarak açıkmış ya!..) ihmal etmiyor. : “Çözüm bekleyen bütün konuları konuşmak ve doğru bilgilenmelerini sağlamak için kendilerini Ereğli’ye davet ediyorum.”
Buraya kadarı işin yorumsuz özetiydi… Şimdi de “haber kutsal yorum hürdür” faslından akıl yürütelim:
Her iki tarafı dinlediğinizde “yahu bu da haklı” denilebilecek bir pozisyon var gibi! Başkan haklı; Çünkü su hayattır! Şehir halkının susuz kalması hiçbir teknolojik üretim gerekçesi mazeret asla sayılamaz. Diğer tarafta ise fabrika da haklı; Çünkü, bildiğim kadarı ile Ereğli’de kurulmasının üç temel gerekçesinin (kömür, doğal liman ve su kaynaklarına yakınlığı) birinden, yani ‘su’dan, üstelik de kendi kurduğu tesis ile faydalanamadığı için üretiminin aksamasını istemiyor. Bu durumda ikisine de acı gerçeği Hoca Nasreddin’e nazire yaparcasına söyleyelim: SEN DE HAKSIZSIN!
Diyeceksiniz ki “niye?” : Bakın Merhum Sosyolog Mübeccel Kıray Hocamız “Ereğli; ağır sanayiden önce bir sahil kasabası” (Ocak 1964 İletişim yayınları) kitabında satır arasında ne yazmış : (O zamanki adı ile/Demir Çelik Kuruluşunun ilçedeki spor kulüplerine, derneklere, evlenen personeline vs.yardımları özetledikten sonra, şehir halkı ile iyi ilişkiler kurma çabalarından bahisle) “… Bunlardan başka fabrikanın araçları, kasabanın KRİTİK BİR HAL ALAN AKARSU DURUMUNA yardımcı olmak üzere ŞEHRE SU DAĞITMAKTADIR. Fabrikanın özel plajı kasabalıların da yararına açılmıştır. Son iki yardımı Ereğlililer bir nevi özür dileme saymaktadır. Onlara göre, fabrika yapımı başladığı için SU AZALMIŞ, güzelim plajların zaten fabrika bozmuştur.” Bunların halk tarafından birer lütuf değil, hak olarak görüldüğünü de eklemiş hocamız yazısına.
Şimdi ben de diyorum ki: Bundan 55 sene önce fabrika(Erdemir), suyu şehre dağıtırken bugün (iddia o ki) kesmek için sözleşmeye madde ekliyor. Ve efendim, bundan 55 yıl öncesinde suyunun azaltıldığını gören halk ise hala aynı fabrikaya bağımlı görünüyor!
Bu durumda; ikisi de hem mağdur, hem de haksızdır. İkisi için de hayati önem taşıyan su kaynağının bir gün azalacağını öngörüp de “SUYU PAYLAŞMAMAK” adına 50 küsur yıldır ayrı birer tesis yapamadı iseler HER İKİSİ DE HAKSIZDIRLAR. Aslında şehir günü geldiğinde bunu talep edebilir ve yapılmasını sağlayabilirdi. Haydi, şehir talep etmedi diyelim. Fabrika da bunu öngörerek sosyal sorumluluk kapsamında şehre bir tesis arz edebilirdi. Böylece, yine Merhum Kıray hocamın dediği gibi Fabrika ve Şehir aynı kaptaki su ve zeytinyağı gibi ayrı ayrı durmaz ve her halükarda bugünkü kavga da yaşanmazdı.
Tekrarla Sorunun çözümü; suyu paylamak adına değil, DSİ’nin de devreye girmesi ile SUYU PAYLAŞMAMAK adına AYRI AYRI TESİSLEŞME protokol imzalamakta yatmaktadır. Bunu bekliyoruz. Nokta.
METİN DEMİR
Geçtiğimiz gün KANAL Z’de Zonguldak Ticarete Odası Başkanı Metin Demir’le canlı yayındaydık. Kendisine Filyos Projesi ile ilgili sorular yönelttim; doyurucu cevaplar aldım. Karşımda sakin, konulara vakıf ve koltuğunun hakkını veren, ondan güç alan değil güç veren dopdolu bir başkan gördüm. Bu konuyu web sitemizdeki “ZTSO BAŞKANI METİN DEMİR’E SORULAR…” başlıklı köşemde uzun uzun yazdığım için burada tekrarlamıyorum. Ancak o programdan sonra dikkat çeken bir konuyu aynı yazımdan alıntılıyorum: “Sayın ilgililer, yetkililer, siyasetçi ve iktisatçılar; Ankara’dan– Zonguldak’tan bakınca Ereğli-Alaplı (batı) tarafının yeterince gelişmiş görülmesi, evet kulaklara hoş geliyor ama devlet yatırımlarından ve ekonomik projelerden yeterince yararlanamama sorununu da beraberinde getirdiğinde hiç de hoş olmuyor! Gelişmenin (ili dengeleme adına) gerilemeye neden olduğu nerede görülmüştür?”
Etiketler: doğan gönüllüİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler