HALK GÜNÜ TOPLANTISINDA DEVLET İLE VATANDAŞ BULUŞTU
OYAK GRUBU, DENİZBANK VE ENBD’DEN 400 MİLYON DOLARLIK KREDİ SAĞLADI
CİTROEN’DEN KASIM AYINA ÖZEL CAZİP FİNANSMAN TEKLİFLERİ
YENİ MERKEZ YENİ YILDA HİZMETE HAZIRLANIYOR
ALAPLI’YA YENİ HASTANE, ORMANLI’YA ÇÖP KAMYONU
BEUN EĞİTİM AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ TÖRENLE…
Herakleia Pontika’nın Roma döneminde, meyve bahçelerinin koruyucu nymphesi Pomona’yı, bahçıvan Vertumnus sevmişti. Güzel kıza her gün meyve dolu sepet götürürdü. Bir gün aşkını ona açtı. Birlikte elele verip çeşit çeşit meyveler yetiştirmeye başladılar.
Temmuz ayında olgunlaşan kehribar sarısı renkli, hoş kokulu akça armudu onların hediyesidir. Kiraz ayı denilen Mayıs ayında altıparmak ve sarı kirazları dallarından sarkıtır, çağala ( çağla ), vişne ve narları olgunlaştırırlardı. Pomona aynı zamanda Bağlık suyunun nymphesiydi. Bol meyve ağaçlı ve çiçekli Bağlık mevkii; ‘ratinek’ bir alandı.
Bir zamanlar karadutun meyveleri kar gibi beyazmış. İki genç aşık Pyramus ile Thisbe bir gece dut ağacının altında buluşmak üzere sözleşirler. Thisbe daha önce gelir ama ağacın dibindeki kaynaktan su içmeye gelen aslanı görünce kaçar, kaçarken de üstündeki örtüyü düşürür. Aslan bu örtüyü parçalar. Bir süre sonra gelen Pyramus, sevgilisinin aslan tarafından öldürüldüğü kanısına varıp kendini kılıcıyla öldürür; fışkıran kanı beyaz dut meyvelerini koyu kırmızıya çevirir. Geri dönen güzeller güzeli genç kız sevgilisini yerde kanlar içinde görünce o da kılıçla kendi hayatına son verir, kanlarını meyvelere saçar onları kapkara yapar.
Ereğli aynı zamanda erik diyarıdır da… Adı eski Türkçe ürük, sonra irik, daha sonra ise erik veya örük biçimlerine dönüşen bu meyvenin Ereğli bölgesindeki türlerine şunlar örnek verilebilir: Can, papaz, burnukızıl, harman, mürdüm, tomtom, ala, kara, ağ ( ak ), sarı, yarma sere, bardak, çıtır, türbe, üryani, kebap, kabak, cambaz ve albardak erikleri, yabani erik olarak da çakal eriği…
Erikle ilgili maniler de düzülmüştür Ereğli ve Zonguldak yöresinde:
Ev yaptırdım erikten / Ne bakarsın delikten / Ben nasıl ayrılayım / Senin gibi ferikten.
Dolapta erik kaynana / Dişleri gedik kaynana / Ben oğlunla yan yana / Sen kapı dışarı kaynana.
Yöremizde eriklik, eriklik altı, kara örük tepesi, erik yanı vb. yer adları da bulunmaktadır. Bu durum eriğin bölgede yaşamla iç içe geçmiş bir meyve olduğunun göstergesidir.
Pomona ve aşığı Vertumnus’un Ereğli’ye hediye ettiği bir diğer meyve de çilektir. Bu meyvenin Kdz Ereğlisi’ndeki türüne Osmanlı çileği deniliyor. Bu bölgede çileğin ekimine ilk olarak 1920’li yıllarda başlanmış. İstanbul bölgesinden bu yıllarda Ereğli’ye getirilen çilek, yerli kültür olan çilekle etkileşim sürecine girmiş ve ortaya Osmanlı çileği denen narin ve hoş kokulu, aromalı çilek bitmiştir. 1930 yılında Türkiye’nin devlet tarafından kredilendirilen ilk konserve fabrikası olan Azim Konserve, Osmanlı çileğinin yoğunlaşmasıyla kentimizde kurulmuştur. 1960’lı yıllarda Osmanlı çileği üretimi yükselmiş ve ülke genelinde adını duyurmuş, dahası Osmanlı çileğinden yapılan likör seçkin ihracat ürünleri arasında yer almıştır. Çocukluğumda kent içinde ev bahçelerinde bile yetişen Osmanlı çileği bugün, Korubaşı, Belen, Kocaali gibi yerleşimlerde ekilmektedir.
Zeus ile Thebai Prensesi Semele’nin oğlu olan Şarap Tanrısı Dionysios ( Bacchus ) kültü, Herakleia Pontika’da yaygındı. Onun adına çoğunlukla çavuş, karaçatlak ve çilek üzümleri yetiştirilmiş. Hevenk denilen üzüm salkımları, keple adı verilen bağ terekleri ile zorlukla dallarında tutulur, insanlar onları mahra dedikleri kaplarla üzüm sıkma fıçılarına taşırlardı.
Av Tanrıçası Artemis’in avcı kızlarından Aretusa bir gün derede yıkanırken Irmak Tanrısı Alpheios onu kollarıyla sarmaya kalkınca genç kız Artemis’ten yardım ister; tanrıça onu bir pınara çevirir. Neyren suyunun ondan doğduğuna inanılır; Romalılar bu suyu Balı mahallesindeki su kemeri ve Keşkek altındaki su yoluyla Akropol’e taşımışlardır. Neyren deresinin iki yanındaki yamaçlarda böğürtlen, çayüzümü, ılgıncar denilen yabani kiraz, kızılcık ve onun bir cinsi olan karaniya, zamanı geldiğinde dallarında olgunlaşırlar.
Dryadlar denilen ağaç nympheleri de hünnap, üvez, çoban üzümü, muşmula, mürver, karga üzümü, keçiyemişi, kuş kirazı ve melengiç denen çitlembik adı verilen kır meyvelerinin koruyucularıydı.
Dağ nympheleri Oreadlar’ın yaşadıkları mekanlarda da ağaççileği ( ahududu ), ahlat, alıç, onun bir cinsi olan geyikdikeni, beşbıyık denilen iri muşmula gibi dağ ve orman meyveleri yetişirdi.
Bir gün baştanrı Zeus, yanına Hermes ( Merkür )’i alıp yeryüzüne iner, birçok kapıyı yolcu gibi çalarlar ama kimse onları misafir etmez, hatta bazıları onları kovar. Sonra yıkılacak hale gelmiş bir kulübenin kapısını çalarlar. İki yaşlı karı koca onları buyur ederler; uyumaları için birer tahta peyke verirler. Tanrılar kemiklerini dinlendirirlerken de içine bir parça et dilimledikleri lahana çorbası pişirip ikram ederler. Memnun kalan tanrılar ayrılırlarken son isteklerini sorarlar. Philemon, öldüklerinde karısı Baukis’ten ayrılmamayı diler. Zeus dileklerinin yerine geleceğini bildirir. Yaşlı karı koca bir gün evlerinin önünde otururken, birden dallanıp yeşermeye başlarlar. Ayakları da toprağın altında kökleşmeye başlarlar. Philemon meşeye, karısı Baukis de ıhlamur ağacına dönüşürler.
Bu iki kadim ağacın bulunduğu çevrede ağaçların arasında ayıüzümü, agrap ( palaz ) fındığı, çiğde denilen hünnap cinsi ve döngel gibi orman meyveleri biter.
Tanrı Apollon tarafından aşkla kovalanan Daphne adlı güzel kız, babası Irmak Tanrısı Pereisos’tan yardım ister. Dileği üzerine defne ağacına çevrilir. Onun çevresinde de adi üvez, orman çileği, dağ muşmulası, diken dutu ve gelinboğan da denilen ahlat cinsi yetişmeye başlar.
Danaidler’den biri olan Amymone bir gün su almaya gittiğinde bir satyr tarafından kovalanır. Kızın çığlığını duyan Poseidon, kızı kurtarır, kendine eş yapar ve kızı pınara çevirir. Akarca akarının ona ait olduğuna inanılır.
Çelikel Cami meydanında bir zamanlar bulunan ancak Nike kabartılı mermer kuyu alınlığının Ereğli Müze’sinde sergilendiği Akkuyu, Roma Herakleiası’nda; pınarların ve kuyuların koruyucusu Camanae’ye ithaf edilmiştir. Mahalle kadınlarından birinin bu kuyunun üzerinde gördüğü rivayet edilen deniz kızı belki de bu Roma nymphesiydi…
Derelerde, kaynaklarda, çeşmelerde yaşadıklarına inanılan Naidlar da muhtemelen Soğanlı suyunun nympheleri idiler…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
11 Kasım 2025 Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
07 Kasım 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
03 Kasım 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler