MÖ 6.yz. Herakleia Pontika çanak çömleklerinin çoğunda açık renk bir zemin üstünde siyah figürlerin yer aldığı öyküsel sahnelere yer veriliyor, kabın dışında kalan bütün yüzeyi koyu, parlak bir siyahla boyanıyordu. Bu farklı renk, üç aşamalı karmaşık bir fırınlama işlemiyle elde ediliyordu.
Siyah figür tekniği denilen bu üslup aslında MÖ 700’de Korinthos’ta ortaya çıkmış ve tüm Yunan sitelerine, bu arada Herakleia Pontika’ya da sıçramıştı. Bu teknikle figür ve bezemeler, vazonun çamur kırmızısı rengindeki doğal yüzeyi üstüne parlak siyah boyayla çizilmiş, ayrıntılar daha sonra siyah rengin kazınmasıyla elde edilmekteydi. Bu teknikle hayvan frizli bezemeler, öyküsel sahne bezemeleri vazoya resmediliyordu. Bu dönmde ressamlar doğu etkisinde kalmışlardı. Bu Doğululaşma nedeniyle doğuya özgü örgeler kullanılmaya başlandı. Eski köşeli örgelerin yani geometrik üslubun özellikleri yerini eğrisel çizgili desenler aldı. Sfenks, siren, yarısı aslan yarısı kartal yaratıklar, Gorgo ve Khimaira gibi canavarlar, aslan gibi egzotik hayvanlar vazo resimlerinde görüldü. Bu devirde ayrıntıların gösterilebilmesi için, silüet halinde boyanmış siyah figürlerin içine ince çizgilerin kazındığı bir teknik yaratılmıştı. Bu ilk doğu esintilerinden sonra Herakleia’lı vazo ressamları çoğunlukla insan figürlü temaları vazolara yansıttılar…
MÖ 530 yıllarında Herakleia’da siyah figür tekniğinin tam tersi olan kırmızı figür tekniği geliştirildi. Bu teknikte figürler vazo ya da tabağın kırmızımsı renginde bırakılıyor, zemini siyaha boyanıyordu. Figürlerin iç çizgileri ve göz gibi ayrıntıları siyahla çiziliyordu. Bu da ince fırçanın bir oyma kalemi gibi ustalıklı kullanılmasını gerektiriyor ve figürlerin çok daha doğal ve estetik açıdan çekici biçimde işlenmesini sağlıyordu.
MÖ 500’lerde Herakleia’lı sanatçılar figürleri tam profilden verme geleneğini terk ettiler; kısaltım ve üç çeyrek profil gibi yöntemleri de kullanmaya ve figürleri üstüste getirmeye başladılar. Bu dönem Herakleia Pontika çanak çömleğindeki resimlerin çoğu yüksek bir düzeydeydi; ele alınan konular da Herakleia yaşam biçimi ve düşüncesi konusunda çok önemli bir bilgi kaynağı oluşturmaktaydı. Bu aşamada Herakleia’lı sanatçılar figürlerine yalnız hareket duygusu vermekle kalmamış, bir ruh ve kişilik de kazandırmaya çalışmışlardır.
Kırmızı figür tekniğinde figürlerin dış çizgileri siyahla çizilmiş, bu çizgilerin dışında kalan zemin de siyaha boyanmıştır; figürleri ise vazonun kendi renginde yani çamur kırmızı bırakılmıştır. Ayrıntıların d a boya ile çizilerek oluşturulması insan figürünün hareketinin ve daha önemlisi yüz ifadesinin verilebilmesinde büyük bir kolaylık sağlarken, gölgelendirme yapılmasına ve daha yatkın bir perspektif uygulanmasına da olanak vermiştir.
Herakleia’lı ressamlar kırmızı figür tekniğiyle yaşamdan sahnelerin yanısıra kahramanlı öyküleri ve Dionysos şenliklerini de işlemiş, ayrıntılar siyah ya da kahverengi izlenimi veren sulandırılmış boyayla eklenmiştir. Kısaltım tekniğini ustaca uygulayan sanatçılar vazonun iki boyutlu yüzeyi üstünde derinlik izlenimi yaratabilmişlerdir. Figürler doğalcı olmaktan çok dekoratif nitelik arzetmektedir.
Herakleia’lı vazo ressamları zaman zaman da Miken kökenli geometrik üslupta eserler veriyorlardı. Bunda kapların üstüne daire ve yay örgelerinin kullanıldığı zarif desenler bezeniyordu. Bu soyut desenlere ‘meandr’, dama tahtası, üçgen, balıksırtı ve gamalı haç gibi örgelerin de eklenmesi söz konusu olabiliyordu. Geometrik örgelerin yanısıra insan ve hayvan figürleri de yerleştirilebiliyordu. Köşeli dış çizgileriyle geometrik hava yaratan bu figürler genellikle kapları çepeçevre saran yatay bantlar halinde düzenleniyordu. Figürler hep profilden çiziliyordu. Temalar yaygın efsane ve mitolojik konulardan alınıyordu.
Herakleia Pontika çanak çömleği MÖ 5.yz.ın ortalarında düşüş göstermeye başladı. Çanak çömlek ressamları, daha büyük boyutlarda çalışabilen ve doğalcılık yönünde büyük ilerlemeler yapan duvar ressamlarıyla rekabet edemez oldular. Figür gruplarına yönelerek desenlere mekânsal bir derinlik kazandırma çabaları başarılı olamadı.
MÖ 430’dan sonra çanak çömlek resimleri içerik açısından gittikçe önemsizleşmeye, daha duygusal bir havaya bürünmeye başladı. Çizimler aşırı basit ve özensiz bir hale geldi. Figür grupları da herhangi bir amaç ya da anlam gözetilmeden bir raya getiriliyordu. MÖ 4.yz.da çanak çömlek resmi iyice yozlaştı ve MÖ 320’den sonra da artık uygulanmadı.
Herakleia çanak çömlek türleri içinde; alabastron, amfora, hydria, kantharos, krater, kyliks, lekythos, oinokhoe, aryballos ve psykter sayılabilir.
Eski yunan vazo ustası ve ressamı Eksekias ( MÖ 550-525 )’ın MÖ 6.yz.ın ortalarında Herakleia’ya gelerek siyah figür tekniğini buradaki meslektaşlarına öğrettiği sanılmaktadır. Yaptığı eserlere ‘’Eksekias epoisen me’’ ( beni Eksekias yaptı ) ve ‘’ksekias egraphse kapoise me’’ ( beni Eksekias yaptı ve bezedi ) ibarelerini atmasından onun hem vazo yapımcısı hem de ressamı olduğunu anlayabiliyoruz.
Eskiçağ Yunan ressamı Zeuksis ( MÖ V.yz.ın ikinci yarısı ); Herakleia’da doğmuştur. Eflatun ve Aristophanes ondan söz ederler. Zeuksis, V.yz.ın sonuna doğru Agrigento’da Crofore’da ve Makedonya Kralı Arkhelaos’un sarayında çalıştı. Pek yaygın olmayan konular arıyordu. Lukianos tarafından uzun uzun tarif edilen iki küçük ‘kentauros’u emziren kentauros’, zincire vurulmuş bir ‘Marsyas’, Atina’da Afrodit tapınağında, başında gül çelengi bulunan bir Eros, yılanları boğan bebek Herkül, Kroton’lular tarafında ısmarlanmış olan Helene konulu resim için şehrin beş kızına modellik yaptırmıştır. Eserlerinde kişilerin ruhi durumlarından çok ışık gölge oyunlarına önem veriyor, suçlu, gerçekçi bir ifade yaratmaya çalışıyordu. Aristotales’in deyimiyle, amacı ‘ethos’tan çok ‘panthos’u vermekti.
Atina’da çalışmış eski Yunanlı ressam ve çanak çömlek ustası Epiktetos ( MÖ 520-500 )’un da Herakleia’da sanatını öğrettiği sanılmaktadır. Zarif, canlı çizgileri ve usta işçiliğiyle yapıtları çok beğenilmiştir. En ünlü yapıtları, çeşitli tabakalardaki madalyon resimleridir. Bugün British Museum’da sergilenen ‘kyliks’ ( yayvan içki kabı )’in dışında ‘’Herakles Mısır Kralı Busiris’i Öldürürken’’ adlı sahne betimlenmiştir.
Yine aynı dönemin en ünlü vazo ustası ve ressamlarından biri olan Euphronios ( MÖ 520-470 )’un da sanatını kentimizde konuşturduğu bilinmektedir. Arkaik geleneğin kalıpları içinde yeni düşünceler, biçimler ve tasarımlar denemiştir. Louvre Müzesi’nde bulunan vazolarından birinin üzerinde Herakles’in Antaios’la yaptığı güreş canlandırılmıştır.
Etiketler: can canverİLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
22 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler
08 Kasım 2024 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler