logo

PANTEREKLİ’NİN AZİZ ANDREAS’I VE BİZANS’TA KUTSAL KİŞİLER

DR. CAN CANVER

DR. CAN CANVER
cancanver7@gmail.com
PANTEREKLİ’NİN AZİZ ANDREAS’I VE BİZANS’TA KUTSAL KİŞİLER

Azizler ( Hagios ) ve kutsal kişiler ( hosios ), bütün Hıristiyan dünyası için önem taşır ama aziz kültürü Doğu Hıristiyan kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Genellikle bu kutsal kişiler öncelikle halk arasında yerel anlamda kabul görür ve bir saygınlığa ulaşırlardı. Giderek o kişinin ya da onun fiziksel kalıntılarının ( rölik ) etrafında yerel bir kült oluşurdu. Röliklerin bazı mucizeler gerçekleştirdiği inancı yayılır, insanlar burayı ziyaret etmeye başlar, ikonaları yapılırdı. Kilise tarafından, kilisenin ‘litürjik’ takvimine ve aziz kayıtlarına eklenerek tescil edilir, evrensellik kazanırdı.

Bizans kültüründe azizlere, kişilerin istek ve gereksinimlerini Tanrı’ya iletmek işlevi yüklenmiştir. Azizler, insan olmak niteliği ile insanlara, kutsallıkları nedeniyle de Tanrı’ya yakın olan kişilerdir. Onlar kentleri ve insanları kötülükten korur, hastaları iyileştirir, mucizeler yaratır, insanlarla Tanrı arasında köprü olurlardı.

Azizler ölüm yıldönümlerinde ( yortu günleri ) anılır, onların adına kiliseler ve manastırlar yapılır, betimlemeleri kiliselerin duvarlarını süsler, rölik ve ikonaları da azizin kendisi kadar saygı görürdü. Gösterilen bu saygı kalıntılara ve görsellere değil, azizin bu parçalarda var olan fiziksel varlığına idi.

Doğunun azizleri aynı zamanda, dünya işlerinin aktif katılımcısı ve yönlendiricisi olan kişilerdi.

Palaiologos’lar döneminde ( 1261-1453 ) azizlik derecesine yükseltilmek daha çok bürokratik bir süreç halini almıştı. Kutsallığın kabulü için Patrik’in mührü ve kutsal Synod’un onayı gerekliydi. Yapılan iş, azizin adının ve onun anıldığı yortu gününün Büyük Kilise ( Aya Sofya )’nin litürjik takvimine eklenmesiydi.

Ünlü röliklerin ve ikonaların bulunduğu bazı kiliseler, dünya çapında ünlenmişler, tedavi merkezleri, hac merkezleri olmuşlardır. Yunanistan’ın Patras Agios Andreas Katedrali’nde Aziz Andreas’ın çapraz çarmıha gerilişini temsil eden fresk bunlardan biridir.

Dini jargonda Havari / Resul’ler tarafından kurulan kiliselere ‘apostolik’ deniliyordu. Kdz Ereğlisi’nde de inanç turizmine kazandırılması gereken bir apostolik kilise bulunmaktadır.

Havari Petrus’un kardeşi olduğu söylenen Havari Andreas’ın Grek-Roma kilisesinin kurucusu olduğu 6.yz.ın sonundan itibaren kayda geçmiştir. 60 yılında Pelopennes Yarımadası’nda olduğu düşünülen Havari Andreas’ın kalıntıları Büyük Konstantin tarafından 4.yz.da Konstantinopolis’e getirtilmiş ama 1204 yılındaki Haçlı işgalinde buradan alınıp, İtalya’ya Amalfi’ye götürülmüştür. Zaman içinde kalıtlar Roma, Yunanistan; Patras ve Amalfi arasında bölüşülmüştür. Aziz Andreas haçı, Sovyet dönemi hariç, Rus donanmasının bayrağı olmuş, İskoçya, dolayısıyla Britanya bayrağında X simgesi ile yerini almıştır. Ukrayna ve Romanya halkları da, Hıristiyanlık’ın bu aziz tarafından kendilerine ulaştırıldığına inanır.

Konstantinopolis kilisesinin kurucu havarisi olduğu söylenen Aziz Andreas’ın iskeleti, Konstantinopolis’te Havariyyun Kilisesi’ne konulmuştu. Venedikli iki tüccar, Aziz Marcos’un naşını da 828 yılında İskenderiye’den çalıp Venedik’e getirmişti.

324 yılında Büyük Konstantin’in İznik’te topladığı ilk konsülde ( din kurultayı ) kararlaştırılan protokol önceliğinde Roma, Antakya, İskenderiye kiliselerinin onursal hiyerarşide adları geçmişti. Bu kiliselerin patrikleri eşit önem ve yetki sahibiydiler. Teolojik anlamda meşruiyet temsilcileri tarih sırasına göre ise Antakya, İskenderiye ve Roma idi.

İlk Hıristiyan imparatorun I. Konstantin olduğu kesindir. Ama ilk Hıristiyan devlet Roma değil, 301-314 yılları arasında Hıristiyanlık’ını ilan eden Ermenistan’dır.

381 yılında Konstantinopolis’te Theodosius tarafından toplanan konsüle, batıdan hiçbir ruhban gelmemişti. Bu konsülde Konstantinopolis ve Kudüs’e teolojik meşruiyet tanındı. Bu patriklerin yetkileri de ilk üçünün yetkilerine eşitlendi. Buna; ‘Beşli Hükümet’ ( pentarşi ) dendi. Bu konsülde saptanan kutsal kurala göre, Konstantinopolis Patriği, Roma Patriği’nden sonra ikincidir. Bununla birlikte Roma Patriği’nden sonra gelen Konstantinopolis Patriği’nin onursal önceliği vardır çünkü temsil ettiği kent, Yeni Roma’dır, diye kayda geçirilmiştir.

Tabii hepsinin üstünde Pontifex Maksimus olan Roma imparatoru vardı. Bu beş patriği yargılayabilecek tek merci imparatordu.

Ekümenik Konsüller’in kurallarına uyan tüm Hıristiyanlar’a Ortodoks yani ‘doğru yolu izleyenler’ deniyordu. Konstantinopolis’in Latin işgalinden sonra ise Ortodoks, İsa’nın öğretisini Yunanca yazıp okuyanların mezhebini tanımlar oldu.

İmparator IX. Konstantin Monomakhos, İtalya’ya saldıran Normanlar’a karşı askeri yardım ve Grek-Latin kiliseleri arasında barış yapılmasını Papa IX. Leo’ya önerdi. Papa, Konstantinopolis’e bir barış delegasyonu yolladı. Papalık elçileri ile Konstantinopolis Patrikhane temsilcileri, kamuya açık yapılan tartışmalarda, birbirlerini dinden sapmakla suçladılar. 16 Temmuz 1054 tarihinde papalık tarafı, Konstantinopolis Patriği’ni dini inkar suçundan aforoz; Yunan ritüelini izleyen tüm Doğu Roma kiliselerini kafir ilan etti. Patrik, kentte bir isyan başlatarak Papalık delegasyonunu kaçmak zorunda bıraktı. 24 Temmuz 1054 tarihinde ise Batı Roma’lı müzakereciler bir karşı fermanla aforoz edildi ve Papalık fermanı törenle yakıldı. Böylece Hıristiyan dünyada ilk bölünme kesinleşmiş oldu.

Katolik ve Ortodoks Hıristiyan alemi aralarında ne yaparlarsa yapsınlar bu onların sorunu. Ancak Kdz Ereğlisi’nde apostolik kilise ilan edilebilecek bir değerimiz harekete geçilmesini bekliyor. İsa’ya ilk inanan Havari Andreas, Kudüs’ten sonra Ermenistan, Kafkasya, Trabzon ve Karadeniz üzerinden kentimize gelmiş, pagan Roma’lıların tüm baskılarına karşın, Kilise Mağarası’nda bir kilise kurup, Hıristiyan bir cemaat oluşturmuştur. Bir aziz tarafından kurulduğu için de apostolik bir kilise olmayı hak etmektedir. Bu kilisenin Kdz Ereğlisi’nin inanç turizmine kazandırılması için Fener Patrikhanesi’ne bu olgunun anlatılması ve Patrikhane tarafından tescilletilmesi gerekmektedir.

Paylaşın:
Etiketler:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ZİHİNSEL DETOKS: BİLGİ KİRLİLİĞİ RUHUMUZU NASIL YORUYOR?

    11 Kasım 2025 Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Günümüz insanı, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok bilgiye maruz kalıyor. Sabah gözümüzü açtığımız anda telefon ekranına düşen bildirimlerden, sosyal medyada akan sonsuz içeriklere kadar zihnimiz sürekli bir “Girdi yağmuru” altında. Artık sorun bilgiye erişememek değil, hangi bilginin gerçekten değerli olduğunu ayırt edememek. İşte bu noktada zihinsel detoks kavramı, çağımızın en önemli psikolojik ihtiyaçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bilgi Kirliliği ve Zihinsel Aşırı Yüklenme Psikolojide “Bilişsel aşırı yüklenme” o...
  • HERAKLEİA PONTİKA’DA RAĞBET GÖREN MİTOLOJİK KÜLTLER

    08 Kasım 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Kdz Ereğlisi’nin antikçağdaki pagan dönemlerinde kent halkı arasında inanılan, itibar edilen mitolojik tanrı, tanrıça, kişilik ve yaratıklar efsanelere geçmiştir. Bunlardan Thebai Kralı Ogygos’un üç kızı; Alalkomencus, Telxure ve aulis, ölümlerinden sonra tanrılaştırılmışlardır. Boiotia bölgesinde Haliarros’ta bir tapınakalrı vardı. Ilımlılık ve yemin tanrıçaları olarak kendilerine tapınılırdı. Herakleia Pontika’ya Boiotia’lılar tarafından getirilmişlerdir. Poseidon’un oğulları olan Aloadlar, mitolojik devlerdir. Tanrılara karşı isya...
  • GÖNÜLLÜ YAZDI: SON GÜNLERİN SORULARI!

    07 Kasım 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Biz gazeteciler, “Haber kutsal yorum hürdür” deriz. “Gazeteci kimseye aleyhinde yazamayacak kadar yakın olmamalı” diye gardımızı alırız. Merhum Üstadımız Uğur Mumcu’yu anarken, “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” sözü kulağımızda küpedir hep. Örnekleri çoğaltırız ancak, vefatının 87. yıl dönümünde hasret, minnet ve rahmetle andığımız Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.” sözünün üstüne diyecek yoktur sanırım. Sadede gelecek olursak; bild...
  • NEDİR BU PAZARTESİ SENDROMU?

    03 Kasım 2025 Ekonomi, Genel, Gündem, KÖŞE YAZILARI, Tüm Manşetler

    Hafta sonunun dingin ritmi biter, şehir yeniden hareketlenir ve pazartesi sabahı çoğu kişide bir isteksizlik, ağırlık ve içsel gerilim doğar. "Pazartesi Sendromu" dediğimiz bu hali yalnızca işe dönmenin getirdiği kısa süreli bir stres olarak görmek eksik kalır; derinde zaman, anlam ve özgürlük ilişkilerimizdeki gerilimleri yansıtır. Modern yaşam rutinlerinin dayattığı hız, bireyin tercih ve özerklik hissini azaltabilir; ertelenmiş arzular, tamamlanmamış işler ve beklentiler pazartesi gününde daha belirgin hale gelir. Felsefi bakış açıla...